Kıraathane’de Neler Oluyor?

Arapça’da “Kırâat” okuma, “hâne” ise yer, mekan demek. İstanbul’un ilk edebiyat evi Kıraathane, ismini Türkiye’nin “yasaklı” dijital ansiklopedisi Vikipedi’deki aynı tanımdan alıyor.

Kapılarını 2018’de açan Kıraathane, diğer adıyla İstanbul Edebiyat Evi, gerçekten de imkansız gibi görünen bir şeyi yapıyor. Burası kapısı herkese açık bir okuma evi. Ama buraya gelenler yalnızca okumakla kalmıyor. Okuduğunun üzerine düşünüyor, tartışıyor, paylaşıyor. Birbirini dinliyor, belki aynı şeye bakıyor ama farklı şeyler görüyor. Edebiyatla, müzikle, sergilerle, atölyelerle birlikte öğreniyor, uyanıyor, bazen sarsıyor ve iyileşiyor. Şişhane metrosundan çıktığınızda yaklaşık 3 dakikalık bir yürüyüşün ardından varabileceğiniz Kıraathane, Pera semtinin tarihi binalarından birini sarmaşık gibi kaplamış durumda. Konuşmalardan şiir gecelerine, kitap sohbetlerinden okuma tiyatrosuna, her yaşa uygun pek çok etkinliğin düzenlendiği bu eve gelmeden önce internetteki ya da üç aylık kitapçıklar şeklinde bastıkları programlarına bakmanız yeterli. 14-21 Eylül tarihleri arasında yirmi butik yayınevinin katılımıyla gerçekleşecek ilk Kitap Şenliği okurlarla yayınevlerini buluşturacak.

KÂR SADECE KÜLTÜREL ÜRETİM İÇİN

Kıraathane’yi İstanbul’un ilk “edebiyat evi” olarak konumlandırıyorsunuz. Nedir edebiyat evi?
Kıraathane kârını ortaklarına dağıtmayacağını, kazancını sadece İstanbul Edebiyat Evi ve Kıraathane Kitapları bünyesindeki kültürel üretim ve yeniden üretim süreçlerinde kullanacağını ilan etmiş bir girişim. Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) bünyesinde dört yıldır yayınını sürdürdüğümüz K24’teki ve Sansüre ve Otosansüre Karşı Susma Platformu’ndaki deneyimlerimiz de kuşkusuz Kıraathane’yi besledi, besliyor, ama Kıraathane kendi yolundan yürüyen, P24’ten bağımsız bir oluşum.

Kıraathane’nin üstlendiği misyonlar neler?

Yıllar önce Minneapolis’te lise son sınıftaki edebiyat hocamız Maureen Mashek sınıfa ilk geldiği gün tahtaya “Edebiyat hayattır” yazmış, sonra da “Bu konuda size başka bir şey söylemeyeceğim, okuyup yazdıkça anlayacaksınız.” deyip konuyu değiştirmişti. Haklıydı. Bizim “Edebiyat Evi nedir?” sorusuna verdiğimiz cevap da, “Edebiyat nedir?” sorusunun cevabıyla, kafamızdaki edebiyat algısıyla ilintili. Edebiyat hayattır! Tabii, Proust bu eşleştirmeyi tersinden yapıyor, “Gerçek Hayat Edebiyattır” diyor. Bu sözüyle edebiyatta anlamını bulmuş hayatın hakikaten keşfedebildiğimiz, zihnimizde berraklaşmış, tam anlamıyla yaşanmış bir hayat olduğunu anlatıyor. İki cümle de doğru bence. İstanbul Edebiyat Evi’ni kurarken de aklımda bu iki cümle vardı. Bir yandan, edebiyatın bütün hayatı kapsadığını, hayata dair her şeyin edebiyatın, dolayısıyla da Edebiyat Evi’nin alanı, konusu, meselesi olması gerektiğini düşündüm. Bir yandan da, keşfedilmiş, aydınlanmış, dolu dolu yaşanmış hayatın karşımıza çıktığı yer olarak edebiyatı kutlayacağımız, konuşacağımız bir yer olsun istedim. Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde bunu yapmaya çalışıyoruz; hem hayatımızda yeri olan her şeyi konuşuyor hem edebiyata geniş yer açıyoruz.

KIRAATHANE’NİN ÜCRETSİZ ETKİNLİKLERİ

Kıraathane kâr amacı gütmeyen bir oluşum. Peki, nasıl ayakta duruyor? Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nin kafamda ilk şekillenmesinde beni Oslo ve Bergen’deki edebiyat evlerine gitmeye, onların nasıl çalıştığını görmeye teşvik eden Norveçli bir arkadaşımın etkisi oldu. 2016 ve 2017’de iki kez Norveç’teki edebiyat evlerini ziyaret ettim, etkinliklerine katıldım, yöneticileriyle konuştum, nasıl ayakta durabildiklerini, neler yaptıklarını öğrendim. Aynısını değil ama bize daha uygun olan bir versiyonunu İstanbul’da kurabilmek için bir fizibilite çalışması yaptım. Açıkçası küçük maddi kaynaklarla anlamlı bir hizmet sunulabileceğine; İstanbul’a, İstanbul’da yaşayanlara, özellikle de gençlere ücretsiz izleyebilecekleri konuşmalar, sohbetler, okuma tiyatroları, sergiler, atölyeler hazırlanabileceğine inanmıştım. Ama bir bina ve bir miktar altyapı harcaması yapmak gerekiyordu. Norveç’in Ankara Büyükelçiliği’nin iki yıllık, Chicago’daki The Reva & David Foundation’ın ise bir yıllık yaptığı mütevazı katkılar kiramızı ödememize, sandalyelerimizi, masalarımızı, mikrofonlarımızı almamıza yardımcı oldu.

İlginizi çekebilir:  Günhan Kuşkanat Anısına Roman Ödülü

UZUN DÖNEMLİ ATÖLYELER YOLDA

Sonraki yıllar için Kıraathane’nin nasıl bir sürdürülebilirlik planı olacak?

Sürdürülebilirlik bizim için kolay bir mesele değil. Yollarını arıyoruz. Yapmamız gereken, Kıraathane’nin bir yandan ücretsiz etkinliklerle kamu hizmeti veren bir yer olma özelliğini korumak, bir yandan da daha uzun dönemli, katılanın kendisine yatırım yapması anlamına gelen atölyelerden, binamızın altındaki Önce Kahve’den ve kitap satışından küçük de olsa gelir elde ederek bu geliri yine hizmete dönüştürmek. Şu anda ben dahil olmak üzere Kıraathane ekibinin büyük çoğunluğu burada tamamen gönüllü mesai yapıyor, ücret almıyor. Sadece iki arkadaşımız belli bir aylık ödemeyle çalışıyor. Uzun vadede sürdürülebilirlik planımız, profesyonel bir çekirdek kadroyu ayakta tutabilmeyi de içeriyor fakat henüz o noktaya gelemedik.

BELGESEL MERAKLILARI İÇİN…

Etkinlik bakımından epey yoğun bir eylül ayı bekliyor bizleri. Kıraathane’nin eylül etkinlikleri arasından sizi en çok heyecanlandıranları hangileri?
Eylül ayında, Mustafa Ünlü yönetimindeki Belgesel Sinema Atölyesi, yeni başlayanlara veya bu alanda çalışan ama teknik becerilerini ve anlatım yeteneklerini geliştirmek isteyenlere çok büyük katkısı olacağına inandığım, içimizden yeni belgeselciler çıkaracak bir atölye. Ayrıca İstanbul Bienali’ne paralel olarak Glenn Ligon, Bas Van Beek ve Aykan Safoğlu gibi sanatçılarla buluşmalarımızı ve tabii Berge Arabian ile Rita Ender’in Madam Amati sergisini heyecanla bekliyoruz. 14-21 Eylül arasında 20 yayınevinin katılacağı Kıraathane Kitap Şenliği de yıllar sonra yeniden okurlarla yayıncıları Tepebaşı’ndaki bir fuarda buluşturma fırsatı veriyor bize; onun sevinci ve heyecanı da çok büyük.

Bünyenizde bir de Kıraathane Yayınları var. Yayınevi olarak nasıl bir vizyonunuz var?Yılda 12 kitabı aşmayan bir hedefiniz olduğunuzu belirtmişsiniz internet sitesinde. Bu sayıya nasıl ve neye göre karar verdiniz?
Kıraathane Kitapları şu ana kadar üç kitap çıkardı, dördüncüsü matbaada. Yılda 8-10 kitabı geçebileceğimizi zannetmiyorum. Olanaklarımızın çok kısıtlı ve bütün editörlerimizin şu anda gönüllü çalışıyor olması daha fazla kitap basmayı zorlaştırıyor. Yine de editoryal sürece yeterli zamanı ayırarak, iyi çevirmenlerle çalışarak ve onlara emeklerinin karşılığını vererek bugüne kadar Türkçede hiç yayımlanmamış ya da kadri bilinmemiş yazarların eserlerini okura ulaştırma hedefiyle ilerliyoruz. Ayrıca, iki yazarı buluşturup bir konu üzerine konuşmalarından yola çıkarak oluşturacağımız Kitap Stüdyosu dizimiz var. O dizinin ilk kitabı Ümit Kıvanç ve Gaye Boralıoğlu imzalı Haysiyet, şu anda raflarda.

Previous Story

Bir Zaman Tamircisi Selim İleri

Next Story

Salman Rushdie ve Elif Şafak Yarışıyor

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights