İstanbul’da Koşmanın Sanatı - ArtDog Istanbul
Ahmet H. Uysal, "İstanbul Map: Art of Runing"

İstanbul’da Koşmanın Sanatı

Koşu, teknoloji ve çağdaş sanat İstanbul’un sokaklarında buluştu. Halil Altındere ve Ahmet H. Uysal, TEGV’in 30. yılına özel, kente iz bırakan ve iyilik hareketini sanatla aynı çizgide buluşturan sıradışı bir projeye imza attı.

/

Türkiye çağdaş sanatının uluslararası alanda tanınan ismi Halil Altındere, Ahmet H. Uysal ile birlikte Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) 30. yılına özel “İstanbul: Koşmanın Sanatı” projesini hayata geçirdi. Daha önce farklı projelerde yolları kesişen Halil Altındere ve Ahmet H. Uysal, bu kez ortak üretimlerini İstanbul’un sokaklarına bırakılan bir iz üzerinden yeniden kuruyor. Altındere’nin kavramsal olarak tasarladığı GPS rotasını, Uysal’ın altı güne yayılan performansıyla tamamladığı “İstanbul: Koşmanın Sanatı”, sanat, spor ve toplumsal faydanın iç içe geçtiği kolektif bir iyilik hareketine dönüştü.

İkili daha önce TEGV yararına gerçekleştirilen “Dünya İçin Koşan Adam” projesinde birlikte çalışmıştı. Altındere’nin “iyilik için bedeninin sınırlarını zorlayan bir sporcu” olarak tanımladığı Uysal, ekstrem koşularını uzun süredir çocukların eğitimi için farkındalık yaratmaya adıyor. Bu ortak motivasyon, onları yeniden bir araya getirdi ve İstanbul sokaklarını bir sanat yüzeyine dönüştüren yeni proje ortaya çıktı. Altındere’nin İstanbul haritasına “TEGV 30” yazacak şekilde tasarladığı rota, Uysal tarafından Küçükçekmece’den Beşiktaş’a uzanan altı günlük bir koşuyla tamamlandı. “İstanbul: Koşmanın Sanatı” projesini Halil Altındere ve Ahmet H. Uysal ile konuştuk.

Ahmet H. Uysal ile birlikte yürüttüğünüz  “İstanbul Map: Art of Runing” projesi nasıl ortaya çıktı? 

 Halil Altındere: Daha önce de TEGV için Ahmet Uysal ile bir iş birliğimiz olmuştu.  Ahmet’in 7 günde 7 kıtada 7 maraton koşmasından esinlenerek hazırladığımız; 2022 yılında Marka Konferansı çerçevesinde lansmanı yapılan “Metaverse’de Dünya Maratonu Mücadelesi” adlı bir 3D animasyonlu NFT videosu ve “Dünya İçin Koşan Adam” adlı sayfaları arttırılmış gerçeklik (AR) teknolojisi ile hareketlenen bir çocuk kitabı hazırlamıştık. Kitabın metnini Süreyyya Evren, 3D çizimlerini Utku Turan üstlenmişti. Ahmet ile parkta çocuklarımızı oynatırken tanıştık, önce çocuklarımız, sonra da bizler arkadaş olduk. Ahmet daha önce de TEGV adına çocukların eğitimine destek için kuzey kutbunda koşmuş, Türkiye’yi bir uçtan diğer uca koşarak eğitim için farkındalık projelerine destekte bulunmuş bir hayırsever sporcu. Ahmet’in eğitim, iyilik ve çocuklar için daha güzel bir dünya için ekstrem maratonlarda koşup bedeninin sınırlarını zorlaması ilgimi çekti. Ve iş birliği yapmaya karar verdik. 

 Bu yıl TEGV’in otuzuncu yılı ve bu önemli yıldönümü yıl boyunca farklı etkinliklerle kutlanıyor. Biz de Ahmet ile Tegv 30’uncu yılına armağan performatif bir proje daha yapalım istedik. 

 Ahmet ile TEGV için ilk iş birliğimizde arttırılmış gerçeklik (AR) teknolojisini kullanmıştık, bu yeni iş birliğinde ise GPS sanatı teknolojisini kullandık. Ahmet daha önce Kutuplarda ve dünyanın etrafında 7 günde 7 maraton koştuğu için, bu sefer işini biraz daha zorlaştırıp, İstanbul haritası üzerinde 6 gün boyunca kolundaki saatte yer alan GPS programının yönlendirmesi ile 133 km’lik yolu kat ederek sokak ve caddeler üzerinde TEGV 30 yazacak şekilde bir koşu güzergahı planladım. 

 Proje TEGV’in 30 yıllık yolculuğunu İstanbul’un sokaklarına yazıyor. İstanbul’un kaotik, çok katmanlı yapısı bu çalışmanızda nasıl bir rol oynadı?

Ahmet H. Uysal.: İstanbul aslında topografyasıyla koşmak için olağanüstü bir şehir; boğazı, dereleri, farklı yüksekliklerde tepeleri, vadileri ve ormanlarıyla birçok parkurda tertemiz havada, harika manzaraların eşliğinde koşabilirsiniz. Ancak mesele koşarak ‘yazı yazmak’ olunca işler değişiyor. Çünkü şehir yıllar içinde öylesine plansız büyümüş ki yerleşim alanları sanayi bölgeleriyle iç içe geçmiş, çevreyolu dediğimiz otoyollar kentin merkezinde kalmış. Çarpık kentleşmenin ve günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası hâline gelen yasakların sokaklara da sirayet ettiğini görüyorsunuz. Bir anda anlam veremediğiniz şekilde tellerle, duvarlarla kapatılmış yollar çıkıyor karşınıza. Bazı yerlerde kaldırım yok; olanlarda ise her yönden gelen motosikletlerle karşılaşmanız mümkün.

 Biz, yaya kurallarına uyarak koşabileceğim, şehri kapsayan bir ölçekte ‘TEGV 30’ yazabilmek için günlerce harita çalıştık. Birçok alternatif arasından hem estetik hem de uygulanabilir olan rotayı seçtik. Rota hazırdı ama koşmak ayrı bir zorluktu. Mesafe olarak alışık olduğum ultramaratonlarla kıyaslanınca beni yormasa da engelleri, çitleri, gecekonduları ve otoyolları aşmak gerçekten çok zordu. Hatta itiraf etmem gerekirse, 7 günde 7 kıtada 7 maraton koşarken bile bu kadar zorlanmamıştım.

“Maratondan Dört Kat Daha Zordu”

GPS verilerinin sanatsal bir kompozisyona dönüşmesi, beden hareketi ile teknolojik kayıt arasında yeni bir anlam alanı kuruyor. Bu iki unsur arasındaki karşılıklı üretimi nasıl yorumlarsınız? 

 H.A.: GPS sanatı, bir sanatçının Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) cihazı kullanarak önceden planlanmış bir rotayı izleyerek büyük ölçekli bir resim veya desen oluşturduğu bir çizim yöntemi. Çizim işlemi sırasında kaydedilen. GPX veri dosyası daha sonra görselleştirilir ve genellikle bölgenin haritasına bir çizgi olarak bindirilir. Sanatçılar genellikle daha önceden çizdikleri rotayı navigasyon yardımıyla koşarak geçerken, daha da büyük eserler oluşturmak için tekneler ve uçaklar da kullanılabiliyor.

 TEGV 30 yazısını İstanbul haritası üzerine uydudan gözükecek şekilde en okunaklı yazabilmek için İstanbul’un en uygun yerleri seçildi ve Küçükçekmece’den Beşiktaş’a olan rota en doğru bölge olarak belirlendi. Ve Ahmet 6 gün boyunca, Küçükçekmece’den başlayarak günde bir harf üzerinde koşacak şekilde 6 gün boyunca 133 km koşarak bu zorlu parkuru Beşiktaş’ta tamamladı. Bir kozmopolit şehir olarak İstanbul’un ara sokaklarında koşmak normal bir maratonun 4 katından daha zor oldu Ahmet için. 6 gün boyunca şehri farklı ilçe sınırları içinde koşarak deneyimlemek aynı zamanda  sosyo-ekonomik ve kültürel farklılıkları gözetleme anlamında da farklı bir deneyim oldu Ahmet için.

Halil Altındere, Ahmet H. Uysal

 Sanat pratiğinizde sık sık marjinalize edilmiş grupları, görünmez hikâyeleri görünür kılma çabanıza şahit olduk. İstanbul’un farklı noktalarında iz süreceğimiz bu projede görünür kılmak istediğiniz bir hikâyeden bahsedebilir miyiz?

 H.A.: İstanbul çok katmanlı büyük bir metropol, Küçükçekmece, Bağcılardan, Maçka Beşiktaş’a çok farklı sosyo kültürel ve sosyo ekonomik yapıya sahip kitleler yaşıyor. Ve bu yaşantılar çoklukla kendi ilçe sınırları içerisinde yaşanıp tanıklık ediniliyor. Bu projede, bir kişi 6 gün boyunca 133 km koşarak tüm bu farklı sosyo kültürel yapıya sahip ilçelerde zorluklarla yüzleşerek, onları aşarak, deneyimleyerek tecrübe etti.

“İyilik İçin, Çocuklar İçin Daha Güzel Bir Dünya İçin”

Sosyal fayda ile çağdaş sanatın kesiştiği alanı nasıl tanımlıyorsunuz? 

 H.A.: Bu projeyi düşünüp geliştirirken daha önceki projemizde yaptığımız gibi “sosyal fayda” ve “yararlı sanat” kesişmesine önem verdim. Sanatçı olarak da zaten toplumdan uzak olmayan gündelik hayata değen projeler beni daha çok heyecanlandırıyor zaten. Ahmet de koştuğu ekstrem maratonlarda toplumsal fayda birincil koşul olarak önceledi hep. İyilik için, çocuklar için daha güzel bir dünya için koşmak onu daha da güçlü kılıyor her seferinde. TEGV 30 yılı için yaptığımız “İstanbul Map: Art of Runing” projesi  koşma performansı aracılığıyla hem sanatın, hem bedenin sınırlarının zorladığını söyleyebiliriz.

Bu iyilik hareketinin proje boyunca sizin için nasıl bir anlam kazandığını paylaşır mısınız? Bu tür projelerin devamı gelecek mi?

 A.H.U.: TEGV, 30 yıldır Türkiye’nin dört bir yanında kurduğu öğrenim birimleriyle 3 milyondan fazla çocuğa nitelikli eğitim desteği sağladı. Bunu da tamamen bağışçıların ve yıllar içinde sayısı yüz bini aşan dev gönüllü ailesinin özverisiyle yaptı. Hatta TEGV’in bu etkili modeli, Harvard Üniversitesi’nde vaka çalışması (case study) olarak ders müfredatına bile dahil edildi.

Ben İstanbul’u adımlarken, bu 30 yıllık emeği Anadolu’nun her köşesine yazanların TEGV gönüllüleri olduğunu düşündüm. Koşarken ilhamımı onlardan aldım; çocuklarımızdan, gönüllülerimizden, öğretmenlerimizden. Bu projeyi benim için anlamlı kılan da tam olarak buydu: bireysel bir çabanın, çok daha geniş bir iyilik hareketine dönüşmesi.

 Bu nedenle elbette devamı gelecek. Biz Halil Altındere ile birlikte, hem sanatsal hem toplumsal katkısı olan projelerin yaratıcı gücüne inanıyoruz.   Sanat da koşu da yol aldıkça anlam kazanan hikayeler; biz de bu hikayeleri, daha fazla çocuğun geleceğine dokunmak için yazmaya devam edeceğiz.

Previous Story

Bor Sanat’ta “Tecrübe Konuşmaları” Başlıyor

0 0,00
×
GG Popup
GG Popup Mobil