Cindy Sherman’la Kadınlığın Binden Fazla Hâli - ArtDog Istanbul
Cindy Sherman, Untitled Film Still #24, 1978, jelatin gümüş baskı, 20.3 x 25.4 cm. Fotoğraf: Cindy Sherman Courtesy/Hauser & Wirth

Cindy Sherman’la Kadınlığın Binden Fazla Hâli

Hauser & Wirth Menorca’da 26 Ekim 2025 tarihine dek izleyiciyle buluşacak “Cindy Sherman. The Women” sergisi, sanatçının kadın temsillerine dair kırk yılı aşkın süredir yürüttüğü foto-performans pratiğini merkeze alıyor.

Dünyaca ünlü Amerikalı sanatçı Cindy Sherman, kamusal bakışın kadın üzerindeki etkilerini bedeninde yeniden kurduğu kurgusal karakterlerle incelemeye devam ediyor. Sherman’ın İspanya’daki ilk kişisel sergisi olan The Women, 1970’lerden 2010’lara uzanan ikonik işleriyle sanatçının temsil, kimlik, toplumsal cinsiyet ve medya imgesi üzerine kurulu görsel dilini bir araya getiriyor.

Sherman’ın kariyerindeki kırılma anlarından biri olan Untitled Film Stills (1977–1980) serisinin yanı sıra, sanatçının toplum kadınları, flapper’lar, starlet’ler ve sosyetik figürler üzerinden inşa ettiği büyük boyutlu portreleri de izleyiciyle buluşuyor. Kendisini hem özne hem de nesne hâline getirdiği bu fotoğraflarda Sherman, kadının yalnızca bir birey değil, aynı zamanda bir bakışa maruz kalan ve bu bakış doğrultusunda var olmaya zorlanan bir temsile dönüştüğünü vurguluyor.

Cindy Sherman, Untitled #6, 1977, Jelatin gümüş baskı, 25,4 x 20,3 cm . Fotoğraf: Cindy Sherman/Hauser & Wirth.

Serginin başlığı, 1936 tarihli, yalnızca kadın karakterlerden oluşan The Women adlı tiyatro oyunundan ödünç alınmış. Clare Boothe Luce’un kaleme aldığı bu oyun, kadınlar arası ilişkileri, görünürlüğü ve sınıfsal farklılıkları keskin bir dille masaya yatırırken; Sherman’ın sanatsal pratiğiyle de derin bir akrabalık kuruyor. 20. yüzyılda medyanın inşa ettiği kadınlık biçimlerinin 21. yüzyılda influencer kültürüyle nasıl evrildiğini tartışan sergi, Sherman’ın eleştirel bakışını bugünle buluşturuyor.

Kurgulanan Kadınlıklar, Tiyatroya Dönüşen Fotoğraflar

Sherman’ın performans temelli ilk işleri arasında yer alan Bus Riders ve Murder Mystery serileri de sergide önemli bir yer tutuyor. Sanatçının Buffalo State College’da öğrenciyken ürettiği bu çalışmalar, Amerikan toplumundaki karakter tiplerini — yüz ifadeleri, giysiler ve duruşlar üzerinden — yeniden sahneye koyuyor. Bu erken dönem işleriyle Sherman, hem toplumsal rolleri hem de fotoğrafın sahneleyici doğasını ifşa ediyor.

Zamanla Sherman’ın karakterleri daha da görkemli hâle geliyor: Chanel arşivlerinden seçilen haute couture tasarımların giyildiği Ominous Landscapes (2010) serisinde, kadın figürler ıssız ve kasvetli manzaralara dijital olarak yerleştirilmiş. Doğa karşısında bile baskın görünen bu figürler, Romantik geleneğin “büyüleyici doğa” algısını ters yüz ediyor. Flapper serisinde ise 1920’lerin özgürleşen kadınları, yaşlanmanın görünürlüğüyle birlikte yeniden temsil ediliyor. Sherman’ın bakışı burada empatiyle keskinlik arasında bir yerde duruyor: Figürler geçmişin şatafatına tutunmuş gibi görünse de, karikatürleşmeden varlıklarını sürdürüyorlar.

Cindy Sherman, Untitled #566, 2016, Boya süblimasyon metal baskı, 121,9 x 128,3 cm / 48 x 50. Fotoğraf: Cindy Sherman/Hauser & Wirth.

Kadınlığı Genişleten Bir Pratik

Sanatçının Society Portraits (2008) ve Harper’s Bazaar (2016) için ürettiği işler, kadın kimliğinin lüks, yaşlanma ve toplumsal statü bağlamında nasıl temsil edildiğini sorgularken, yeşil perde teknolojisi ve çoklu pozlama gibi yöntemlerle kimliğin kırılganlığını da açığa çıkarıyor.

Kadınlık” kavramını sabit bir kimlikten ziyade, sürekli değişen, çoğul bir temsil alanı olarak gören Sherman, kadının görsel kültürdeki konumuna dair eleştirel bir arşiv sunuyor. Bu yaklaşım, feminist film kuramına da ilham veren ve kadın karakterlerin seyirciye nasıl “sunulduğunu” tartışan yöntemlerle doğrudan ilişki kuruyor.

Cindy Sherman, Untitled, 1976/2000, Jelatin gümüş baskı, 25,4 x 20,3 cm. Fotoğraf: Cindy Sherman/Hauser & Wirth.

Sanatçının bu çok katmanlı yaklaşımı, toplumsal cinsiyetin sabit bir kimlik değil, tekrar eden görsel ve kültürel performanslar aracılığıyla inşa edildiği fikrine de kapı aralıyor. Kuramcı Judith Butler’ın ortaya koyduğu gibi, cinsiyet yalnızca “olunan” bir şey değil, sürekli olarak “yapılan” bir şeydir — Sherman’ın kamerası da bu “yapma” hâlini teşhir eder. Her karakter, her kostüm ve her mizansen, kadınlığın görsel olarak nasıl üretildiğini ve yeniden üretildiğini gözler önüne serer.

Sergiyle eşzamanlı yürütülen Education Lab: Play your Part adlı proje ise kimliğin plastikliği üzerine kurulu bir deneyim alanı sunuyor. ESADIB (Escola Superior d’Art Dramàtic de les Illes Balears) iş birliğiyle geliştirilen bu interaktif alan, ziyaretçileri kendi rollerini oynamaya ve kimliği performatif bir süreç olarak deneyimlemeye davet ediyor.

Previous Story

Emily Sargent’ın Gizli Kalmış Suluboyaları Met’te

0 0,00