Altı Üstü İzmir: Sanat ve Şehirle Bağ Kurmak - ArtDog Istanbul

Altı Üstü İzmir: Sanat ve Şehirle Bağ Kurmak

İzmir’in kültür-sanat ortamı, çoğunlukla bağımsız, kolektif ve kâr amacı gütmeyen yapılarla şekilleniyor. Bu durum genç sanatçılar için ifade özgürlüğü ve deneyselliğe açık bir alan sunsa da, maddi kırılganlık sürdürülebilirliği tehdit ediyor. "Altı Üstü İzmir" sergisi ise yalnızca üretilen eserlerle değil, bu üretimin arkasındaki süreç ve düşünsel zeminle birlikte okunabilir.

Altı Üstü İzmir farklı disiplinlerden on dört genç sanatçıyla birlikte gerçekleştirilen beş rota ve üç atölye çalışmasının ardından ortaya çıkan bir sergi. Fikir ve koordinasyonunu Hale Eryılmaz ile Gökçe Süvari’nin üstlendiği sergi, Ayça Su Değirmenci, Ayça Yasan, Berk Şenol, Derya Bulut Uhri, Dilay Öğmen, Duru Başer, Erdem Barışık, Eylül Erol, Gizem Güler, Güneş Arık, Melisa Geçalp, Poyraz Runa Uhri, Rojbin Deniz Özyürek ve Yunus Çakırtaş’ın eserlerinden oluşuyor. Sergi, kentin artık üzerine düşünmediğimiz, unutulmaya yüz tutmuş, gündelik hayatın içinde fark edemediğimiz yerlerini yürüyerek yeniden tanıdığımız dört aylık bir sürecin ürünü. Bayetav Sanat’ın koordinasyonu ve ev sahipliğinde İzmir’de gerçekleşen Altı Üstü İzmir sergisi sayesinde, gençlerin İzmir’e dair gündelik, kişisel veya kolektif deneyimlerinin üretimlerine nasıl yansıdığını ve şehirle olan ilişkilerini nasıl dönüştürdüklerini görmek mümkün.

Berk Şenol – Sessiz Tanıklar

Altı Üstü İzmir: Gençlik, Sanat ve Şehirle Bağ Kurmak

Sergi süreci boyunca hem üretimlerin arkasındaki hikâyeleri dinledim hem de genç olmanın sanatsal üretimlere nasıl yön verdiğini, şehirle nasıl bir bağ kurdurduğunu düşünmeye başladım. Bu yazıda da hem sergide yer alan üretimlerden yola çıkarak hem de sanatçılarla kurduğum ilişkiler, gerçekleştirdiğimiz toplantılar, tartışmalar ve gözlemlerim ışığında, gençliğin şehirle, üretimle ve mekânla ilişkisini daha yakından düşünmeyi amaçlıyorum. Aşağıda değinilen pek çok nokta, sergi süresince sanatçılarla ortaklaşa yürütülen deneyimlerin temel meselelerini kapsıyor.

Dilay Öğmen – Doğmadığım Ev

Gençlik: Geçici Ama Etkili Bir Dönem

Gençlik, çoğu zaman sadece bir yaş aralığı olarak düşünülse de aslında toplumsal rollerin, beklentilerin ve kimlik arayışlarının iç içe geçtiği, geçici ama etkili bir dönemdir. Bireylerin kendilerini ifade etme, sınırlarını deneme ve bir yer edinme ihtiyacı artar. Farklı kurum ve araştırmacılar tarafından değişik yaş aralıklarıyla tanımlansa da gençlik, sosyal olarak inşa edilen ve zamanla değişen bir geçiş süreci olarak ele alınabilir. Bu dönemde hem genç sanatçıların hem de genç sanat izleyicilerin sanatla kurduğu ilişki yalnızca estetik ya da teknik bir mesele değil; bireyin kendini ifade etme, varlık gösterme ve bazen de direnme biçimi hâline gelir.

Garanti Caz
Garanti Caz Mobil

“Genç Sanatçı” Kimdir?

“Genç sanatçı” ifadesi, çoğu zaman alışkanlıkla kullandığımız, ancak içinde birçok anlam barındıran geçici ve değişken bir tanımdır. Genellikle üretimin içeriğinden çok, sanatçının alandaki konumuna, deneyimine, eriştiği kaynaklara ve görünürlüğüne göre yapılan bir sınıflamadır. Genç sanatçı, kimi zaman henüz adı duyulmamış, sanat dünyasında konumu belirginleşmemiş, destek ve ilişki ağlarından uzak kişi olarak görülür. Sisteme dahil olmamış ya da bunu bilinçli olarak tercih etmiş olabilir. Bu mesafe, kimi zaman sanatçının daha özgür ve deneyselliğe açık bir yerde durmasına olanak tanır. Ancak bu özgürlük, kırılganlıkları, belirsizlikleri ve üretim sürecine dair pek çok riski beraberinde getirir.

Derya Bulut Uhri – Ayakaltı Canavarı

Sanat Üretimi ve Mücadele

Kurumsallaşmamış üretim, daha serbest ama aynı zamanda daha güvencesiz bir alan yaratır. Bu dönemde sanat yalnızca bir üretim faaliyeti değil; kişinin kendini ifade etme biçimi, dünyayla ilişki kurma ve kimliğini inşa etme yolu hâline gelir. Ancak tüm bunlara rağmen görünürlük kazanmak, ekonomik olarak ayakta kalmak ya da üretim için uygun bir yer bulmak büyük bir mücadeleye dönüşür.

Genç sanatçılar, artan yaşam ve üretim maliyetleri nedeniyle üretimlerini kısıtlamak, istedikleri işleri ertelemek ve maddi kaynak yaratmak için farklı işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Sanat dışı alanlarda çalışanlar üretime zaman ayırmakta zorlanırken, sanatla ilgili işlerde çalışanlar da emeklerinin karşılığını nadiren alabiliyor. Tüm bu koşullar, sanatçıların üretim zamanını sınırladığı gibi sanat çevrelerinden uzak kalmalarına da neden olabiliyor. Üstelik maddi sorunlar aşılsa bile, görünürlük kazanmak ve değer görmek hâlâ ayrı bir mücadele gerektiriyor. Açık çağrılar, fonlar ve misafir sanatçı programları sayıca fazla görünse de çoğu zaman yeterli imkân sunmuyor.

Rojbin Deniz Özyürek – Oradan Şuraya I _ Spekülatif Bir Kent Kurgusu

Pazar ve Alternatifler

Bugünün sanat dünyasında, üretimin nasıl sunulduğu, kimlere ulaştığı ve nerelerde gösterildiği gibi unsurlar ön plana çıkıyor. Bu durum, genç ve bağımsız sanatçıları ya bu yapının dışında kalmaya ya da ona karşı alternatif yollar üretmeye itiyor. Ana akımın dışında kalmak özgürlük sağlasa da bu özgürlük çoğu zaman zorluklarla birlikte geliyor. Bu yüzden bağımsız inisiyatifler, kolektif yapılar ve dayanışmaya dayalı organizasyonlar her geçen gün daha da önem kazanıyor.

Şehirle Sanatsal İlişki: İzmir Örneği

Şehir, yalnızca fiziksel bir çevre değil; üretimin içeriğini, ritmini ve biçimini etkileyen bir yapı olarak da karşımıza çıkar. İzmir gibi şehirlerde bu ilişkinin daha da karmaşıklaştığını söylemek mümkün. İzmir, sanatçının içinde hareket ettiği, ilham aldığı ama aynı zamanda yapısal engellerle karşılaştığı bir yer olabilir. Şehir, genç sanatçılar için kimi zaman sahne, kimi zaman da zorluklarla dolu bir üretim alanıdır.

Bazı sanatçıların İstanbul gibi daha fazla imkân sunan şehirlere yöneldiğini gözlemlesek de, İzmir’de kalıp üretmeye devam edenler için birlikte üretme ve dayanışma arzusu güçlü bir motivasyon kaynağına dönüşüyor. Her ne kadar İstanbul fırsatlar bakımından daha zengin görünse de orada görünürlük kazanmak ve yer edinmek çoğu zaman daha zorlayıcı oluyor. İzmirli genç sanatçılar ise kentin diğer şehirlere göre daha kapsayıcı ve dayanışmacı bir atmosfer sunduğunu düşünüyor. İstanbul’un yoğun rekabet ortamına karşın İzmir’in görece yavaş temposu ve düşük rekabet düzeyi bir avantaj olarak öne çıkıyor. Ancak şehirdeki barınma ve atölye bulma gibi maddi zorluklar burada da üretimi zorlaştırıyor.

Ayça Su Değirmenci – Üst Katta Yerimiz Vardır

Dayanışma, Kolektif Üretim ve Kamusal Alan

Bu motivasyon, yalnızca üretimi değil, hayatı da paylaşma isteğini doğuruyor. Kolektif üretimler, geçici birliktelikler veya birlikte yaşama pratikleri bu ihtiyaçlardan besleniyor. İzmir’de kurulan çeşitli dayanışma yapılarının da bu ihtiyacın bir sonucu olduğu söylenebilir. Bu birliktelikler yalnızca pratik çözümler değil; aynı zamanda paylaşma kültürünü topluma yayabilecek başlangıç noktalarıdır.

Kamusal alandaki sınırlar, zaman zaman alternatif üretim alanlarına yönelme ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bu da sanatın sokağa daha yakın, geçirgen ve ilişkiye açık biçimlerde ifade edilmesini sağlıyor. Şehirle kurulan ilişki burada netleşiyor: Bazı zamanlar şehirle birlikte, bazı zamanlarda ise şehre rağmen üretim gerçekleşiyor. Bazen sanatçı kenti dönüştürür, bazen de kent sanatçıyı.

Altı Üstü İzmir: Ortak Zemin, Ortak Hafıza

İzmir’in kültür-sanat ekosistemi büyük ölçüde kâr amacı gütmeyen, bağımsız ve kolektif temellere dayanan yapılarla şekilleniyor. Bu bağımsızlık, birçok genç sanatçı için ifade özgürlüğü ve deneyselliğe açık bir alan anlamına geliyor. Ancak bu yapıların maddi kırılganlığı, sürdürülebilirliğini tehdit ederek gelecek kaygısı yaratıyor.

Altı Üstü İzmir sergisi, yalnızca ortaya çıkan eserler üzerinden değil; bu eserlerin nasıl bir süreçte, kimlerle üretildiği ve arkasındaki düşünsel altyapı üzerinden de değerlendirilmelidir. Serginin fikri, Bayetav Sanat’ın genç sanatçılarla kentin kültür-sanat ortamını ve bireysel üretim süreçlerini tartışmak üzere düzenlediği bir buluşmada doğdu. Bu buluşmada görünürlük, destek mekanizmalarının yetersizliği ve ortak bir zemine duyulan ihtiyaç dile getirildi. Bu ihtiyaç, kentin katmanlı yapısını birlikte keşfetmeye ve etrafında düşünmeye alan açtı.

Bellek, Mekân ve Sanat

Süreç boyunca İzmir, sanatçılar için hem bir ilham kaynağına hem de bir araştırma sahasına dönüştü. Basmane’den Kemeraltı’na, sinagoglardan Levanten köşklerine uzanan rotalar, onları hem kentin belleğiyle hem de kendi üretimleriyle yeniden ilişkilendirdi. Üç mentor sanatçının yürüttüğü atölyeler bu yolculuğa eşlik ederek fikirlerin gelişmesine ve ortaklaşmasına katkı sundu. Sanatçılar, İzmir’in çok katmanlı yapısı, göç ve birlikte yaşama kültürü gibi temalardan hareketle üretimlerini gerçekleştirdi. Bu süreç, hem İzmir’in katmanlı yapısını görünür kılmayı hem de genç sanatçılar için bir buluşma ve dayanışma alanı yaratmayı amaçladı. Sonuçta Altı Üstü İzmir, yalnızca bir sergi değil, birlikte üretmenin, düşünmenin ve yol almanın mümkün olduğu bir deneyime dönüştü.

Sergi, 15 Ağustos tarihine kadar Bayetav Sanat’ta ziyaret edilebilir.

Previous Story

Bob Dylan’dan Yeni Bir Çizim Kitabı

0 0,00