Nina Murashkina: Benim Masalım - ArtDog Istanbul
Nina Murashkina

Nina Murashkina: Benim Masalım

Hikâye anlatıcılığını ve görsel sanatı buluşturan "My Fairy Tale" adlı karma sergi, Ruzy Gallery’de açıldı. Pratiğini kadın imgesi üzerine kuran sergi sanatçılarından Nina Murashkina ile üretimlerini konuştuk.

/

Düşünme, araştırma ve uygulama için sanatçılara yepyeni bir paylaşım alanı açan Ruzy Gallery, dokuz sanatçının eserlerini My Fairy Tale adlı karma sergiyle bir araya getiriyor. Sanatçıların “masal” kavramını kişisel, toplumsal ve politik bir metafor olarak ele aldıkları sergide kendi cinselliğini ve kişisel deneyimlerini temel alarak cesur kadın imgeleri üzerine yoğunlaşan Ukraynalı sanatçı Nina Murashkina’nın eserleri de yer alıyor. Murashkina ile üretimlerindeki kadın imgesini hem güçlü hem de kırılgan duyusal ve metaforik dünyasını konuştuk.

Eserlerinizi en son Ruzy Gallery’de My Fairy Tale başlıklı karma sergide izleyiciyle buluşturuyorsunuz. Bu sergideki işlerinizi göz önünde bulundurarak, sanatsal üretimlerinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Ruzy Galeri’deki My Fairy Tale sergisindeki eserlerim, sanatsal pratiğimin ve bireysel hikâyeler aracılığıyla kadınlığı keşfetme çabalarımın simgesidir. Öncelikle, bu benim yaratıcı pratiğimle güçlü bir şekilde örtüşüyor, çünkü sanatımı öncelikle sembolizm ve metafor yoluyla ifade ediyorum. Sergide yer alan Coquettes—Little Coquette ve Big Coquette adlı eserlerim kadının iki dönemini temsil ediyor: çocukluğu ve yetişkinliği. Her iki parça da oval formlarda üretildi; bu formlar benim için kapalı bir mikrokozmosu, keskin açıların veya ani geçişlerin olmadığı uyumlu bir alanı simgeliyor. Kadınlığın ve gerçeküstücülüğün büyüsünün hüküm sürdüğü, benim için eşsiz, masalsı bir evreni temsil ediyor.

CI BLOOM
CI BLOOM Mobil

Nina Murashkina, Big Coquette, 2020 170 x110 cm Tuval Üzerine Akrilik

Sanatsal üretimlerinizin odağındaki temel mesele “kadın”… Bu ilgi sanat pratiğinize neden ve ne zaman yerleşti?

Kadın teması işlerimde hep yer aldı. Küçüklüğümden beri kadınları her anlamda güzel ve çok yönlü olarak algılıyorum. Kadın imgesine ilk kez beş yaşındayken babam için özel bir doğum günü hediyesi hazırlamay karar verdiğimde yöneldim. Çocuksu hayal gücümün izin verdiği tüm detaylardan yararlanarak A2 kağıda çıplak bir kızın naif bir tasvirini çizdim. Bu çizimin sunumu mühendis olan babamın çalıştığı mimarlık ofisinde gerçekleşti. Yaklaşık 30 kişiden oluşan ekip, babamın doğum gününü kutlamak için toplanmıştı. Resmimi açtığında benim için mükemmel bir andı… Tepkiler beklenmediğim derecedeydi. Babam ve mühendis meslektaşları, bu kadar küçük yaştaki bir çocuğun çıplak vücudu resmetmeye ilgi duymasına gerçekten şaşırmışlardı. İzleyiciden aldığım canlı tepki, sanatsal yolculuğumun belirleyici itici gücü oldu. O zamandan beri kadınlık teması sanatsal pratiğimin merkezinde yer almaya devam ediyor. İzleyicilerin eserlerimle etkileşime girerken deneyimlediği duygular eşit, hatta daha büyük bir yoğunlukla geri yansıtılıyor. Ve bu benim için paha biçilmez bir şey.

Nina Murashkina: Kadınlık Dünyasının Canlı Bir Temsilcisiyim

Kendi kimliğinizin bu süreçte nasıl bir rolü var?

Ben kadınlık dünyasının canlı bir temsilcisiyim ve bir kadın olarak bundan büyük gurur duyuyorum. Kadın, muazzam içsel potansiyele sahip, mucizeler yaratabilen eşsiz bir varlık. Benim algılarıma göre bir tanrıça… Yeni bir eser üzerinde çalışırken, kendimi tamamen sürece kaptırıyorum ve tasvir ettiğim karakterle birlikte hikâyeyi yaşıyorum. Bu, yaratılan imge aracılığıyla kendimi daha derinlemesine keşfetmemi sağlarken aynı zamanda onu hayata geçiriyor ve ruhuyla dolduruyor. Kahramanlarımın çoğu benim imgemin özelliğini taşıyor, ancak modellerle de çalışıyorum, onları poz verdiriyorum ve canlı çizimler yapıyorum. Canlı öznelerle çalışmak, insan vücudunun doğal esnekliği ve modelin karizmasıyla ilk temasın kurulduğu özel bir an sağlıyor. Tam da bu an, yeni hikâyelere ilham veren bir katalizör oluyor. Böylece kadın imgesini canlı ve çarpıcı figürler aracılığıyla yeniden üretiyorsunuz.

Eserlerinizde kadın imgesini canlı ve etkileyici figürler aracılığıyla yeniden üretiyorsunuz. Üretimlerinizde kadınlıkla özdeşleştirdiğiniz figürleri ve sembollerini biraz açar mısınız?

Çalışmalarımda kullandığım en önemli sembollerden biri kadın göğüslerinin üzerindeki gözlerdir. Bu sembolün iki anlamı var: Birincisi ironiktir: bir erkek bir kadının göğüslerine bakarken gözlerinin güzelliği hakkında yorum yapar. İkinci anlamın kökleri eski Yunan mitolojisine dayanır. Neredeyse unutulmuş bir tanrıça vardı Baubo. Yeryüzünün ve kadın duygusallığının tanrısı. Vücudu antropomorfikti: meme uçları yerine gözleri ve vulva yerine ağzı vardı. Görevi, tanrıçaları ve umutsuzluk içindeki kadınları ziyaret etmek, kahkahalar, şakalar ve danslarla ruhlarını canlandırmak ve yaşamsal dişil enerjilerini uyandırmaktı. Bu imgeyi çalışmalarıma kadın gücü ve sezgisi olarak entegre ettim.

Ayrıca, çalışmalarımda hayvan sembolizmini de aktif olarak kullanıyorum. Örneğin yılan, bağlama bağlı olarak fallik bir sembolü temsil edebilir veya bilgeliği somutlaştırabilir. Sanatsal yorumum genellikle karakterleri hayvanlara veya antropomorfik varlıklara dönüştürerek anlatıyı gerçeküstü bir masala dönüştürmeyi içeriyor. Eserlerimde geyik veya keçi başlı adamlar, zambak ve nergis gibi karmaşık çiçek motifleri, melekler ve eserlerin anlamlarını güçlendiren çeşitli yazılar bulabilir.

Nina Murashkina

Nina Murashkina: Kadın Kimliği Yeterince Değer Görmüyor

Bugün, kadın kimliği çoğu zaman belirsiz ve değersizleştirilmiş bir konumda görülüyor. Eserlerinizde bu durumu nasıl ele alıyorsunuz? Geleceğe dair kadın kimliği ve bu kimliğin evrimi hakkında nasıl bir öngörünüz var?

Hiç kuşkusuz kadın kimliği hâlâ yeterince değer görmüyor ve tanınan erkek sanatçı sayısı hâlâ kadın sanatçı sayısından önemli ölçüde fazla. Bununla birlikte, kadınların sanat dünyasındaki varlığının hem niceliksel hem de niteliksel olarak artacağına, daha fazla eşitlik ve katkılarının tanınmasını teşvik edeceğine inanıyorum.

Neler eklemek istersiniz?

Sanatsal pratiğimde yeni bir yön ortaya çıktı-seramik. 2023 yılında Barselona Tasarım Müzesi’nde düzenlenen “Yılın En İyi Tasarımı” sergisinde Still Waters Run Deep başlıklı seramik vazo serimle birincilik ödülünü aldım. Seramik formların boyanması, yüzey etrafında bir hikâyenin sürekli olarak gelişmesine olanak tanıyor; bu da anlatılar ve görsel hikâye anlatımı ile çalıştığım için benim için çok önemli. Ayrıca, üç boyutlu nesneler sergilerime derinlik katarak ifade güçlerini artırıyor ve izleyiciler ve koleksiyonerler için daha da ilgi çekici hale getiriyor.

*Ruzy Gallery’nin 3 katlı sergileme alanına yayılan My Fairy Tale sergisi 20 Nisan’a dek görülebilir.

Previous Story

Çağla Cabaoğlu Galeri 25. Yıl Sergileri 

Next Story

“Karınca Yuvası”nı Görmek İçin Son Günler

0 0,00