Bugüne dek gerçekleştirdiğimiz söyleşilerde, sanatçılar kişinin bağımsız olmayı seçmesi konusunda farklı yaklaşımlarda bulundu. Kimine göre bağımsızlık kavramsal olarak sanatın olmazsa olmazı biçiminde karşımıza çıkarken, kimi sanatçı ise bu tercihi şu anki sanat piyasasında daha verimli seçeneklerin olmayışıyla ilişkilendirdi. Sizin bu konu hakkındaki görüşleriniz nedir?
Sanatçının kimliğini inşa etmesi, sanat eğitiminden üretime doğru geçerken deneyim ve gözlemlerle şekillenen bir süreç aslında. Ticari kaygısı yüksek galerilerle erken dönemde işbirliği yapmanın, sanatçıların uzun vadede yaratıcı özgürlüğü sınırlandırdığını, özgür ve deneysel bir alan yaratma arzusunun taleplere ters düşüyorsa köreldiğini gözlemledim.
“Bağımsız Kalmak, Sanatçının Kendine Özgü Kimliğini Ve Dilini İnşa Etmesi İçin Gerekli Olan Deneysel Alanı Sunuyor.”
Bugünün dünyasında, hızlı tüketim ve görünürlük baskısı altında sanatçının bağımsız üretim yapması hem kişisel hem de sanatsal gelişim açısından gerekli. Bağımsız kalmak, sanatçının kendine özgü kimliğini ve dilini inşa etmesi için gerekli olan deneysel alanı sunduğunu düşünüyorum. Sanat piyasasında bu süreci kendi kimliğiniz doğrultusunda yönetebilmek, hangi sergilere katılacağınıza ve hangi koleksiyonlarla çalışacağınıza dair bağımsız kararlar almanızı sağlıyor. Bu bağlamda, bugüne kadar bağımsız sanatçı olmayı sürdürmek benim için yaratıcı özgürlüğümü korumak açısından yaptığım bir tercihti diyebilirim. Ancak bunu sürdürmenin zorluklarından da bahsetmek gerek.
Bağımsız sanatçı bir yandan da aracısız istediği mecrada ya da koleksiyonda yer alma özgürlüğüne sahip. Bu noktada da bu mecranın politikayla ilişkisi, nasıl fonlandığı ya da koleksiyonerin gelirinin kaynağı, vb. gibi etik sorular gündeme geliyor. Sanatçı bu aşamaların ne kadarından sorumlu ya da sorumlu olmalı sizce?
“İşin Sergilendiği Mecra, Koleksiyonere Dair Politik Ve Finansal Bağlantılar, Sanatçının Üretimini Şekillendiren Önemli Unsurlar.”
Bağımsız bir sanatçı olarak talep olması durumunda aracısız çalışmanın sağladığı özgürlükten söz ediyorum ama bunların yanında, etik sorumlulukları göz ardı edemeyiz. Bir işin sergilendiği mecra, koleksiyonere dair politik ve finansal bağlantılar gibi sorular, sanatçının üretimini şekillendiren önemli unsurlar. Sanat sadece estetik değil, aynı zamanda toplumsal ve politik bir ifade biçimi olduğu için işimizin nasıl bir ekonomi ya da politik bağlamda yer aldığı konusunda farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum. Eserimizin kimin tarafından desteklendiği hem mesajını hem de izleyiciyle kurduğu ilişkiyi etkileyebilir. Bu anlamda sanatçının, işini sadece sanatsal boyutta değil aynı zamanda bu tür etik meselelerin farkında olarak ele alması gerektiğine inanıyorum. Böyle olunca da çember daralıyor. Özellikle bağımsız mekânların azlığı, fonlama sorunları ve sanatçı ücretlerinin standartlaştırılmaması gibi maddi zorluklar, bağımsız bir sanatçı olarak bu etik meselelerle başa çıkmayı daha da karmaşık hale getiriyor. Bu nedenle işbirliği ve dayanışma yolları aramak, üretmek çok önemli görünüyor. Yani bağımsız sanatçıların, etik ve politik sorularla nasıl başa çıkacağı konusunda birbirini yalnız bırakmaması, aralarındaki dayanışmayı güçlendirmesi, bu sorumluluğu daha sürdürülebilir ve bilinçli bir şekilde ortak taşıyabilmelerini sağlar.
Bu arada şunları da eklemek isterim. Bağımsız sanatçılar için fon bulmak ve projelerini hayata geçirmek genellikle zorlayıcı olabiliyor. Ancak ortak emeğin farklı boyutlarını ele aldığımız bu işbirliği yollarını konuşma ihtiyacı ile Şubat sonuna kadar İmç 5533’te Başak Kaptan’la gerçekleştirdiğimiz duo sanatçı konuşma serisinde, prodüksiyondan belgelenmeye, tanıtımdan savunuculuğa kadar sanatçıların birbirlerine nasıl destek olabileceğini keşfetmeye çalışıyoruz. Bu süreçte iki sanatçının işbirliği yaparak nasıl bir dönüşüm yaşadığı ve işlerin yalnızca üretim sürecinde değil, yayımlanmasında ve tanıtımında da ortaklık kurmanın değerini vurguluyoruz.
Sanatla ve tasarımla ilgili birçok projenin prodüksiyonunda önemli görevler aldınız. Böylelikle iş prodüksiyonu emeğine ve maliyetine oldukça hâkimsiniz. Bunu sizin için yüklenecek bir galeri ya da kurumla çalışmayı tercih etmez miydiniz? Ya da bu türlü bir işbirliğinin içeriği nasıl olurdu sizin için?
Bağımsız sanat üretimini sürdürmek için sanat dışındaki işlerle meşgul olmak bir zorunluluk. Ben de pek çok sanatçı gibi prodüksiyon, konservasyon, proje yönetimi gibi farklı alanlarda çalışarak geçimimi sağladığım için bağımsız sanatçı olarak kalmayı sürdürebildim. Büyük prodüksiyonlu sergilerde, özellikle uluslararası platformlarda, bütçelerin detaylı bir şekilde planlandığı ve her şeyin sigortalanıp fonlandığı bir yapıyla ilerliyor. Ne yazık ki, bağımsız projelerde bu bütçeleri sağlamak oldukça zor. Bu süreç sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir fon yöneticisi ve organizatör olmayı da gerektiriyor. Son yıllarda SAHA gibi kurumların sunduğu programlar, sanatçıların hem üretimlerini desteklemeleri hem de sanat dünyasında yeni bağlar kurmaları açısından kritik. Türkiye’de bu tür destek programlarının artması, bağımsız sanatın gelişmesi ve görünürlüğünün sağlanması için elzem. Bu bağlamda, galerilerin ya da kurumların prodüksiyon ve görünürlük yükünü üstlenmesi, sanatçının yaratıcı sürece daha fazla zaman ayırabilmesi için ciddi bir gereklilik. Böyle bir durumda vizyonumun uyduğu bir galeri ile çalışmak söz konusu olabilir.
Bir galeri ya da kurum bünyesinde ideal bir sanatçı temsili tasarlasak, bu sizce nasıl olurdu? Bu hayalin bir de tersini kuralım. İdeal bir sanat ortamında bağımsız sanatçının konumu ve olanakları neler olurdu?
“Bağımsızlık, Sanatsal Bir İmajdan Çok, İşin Anlamı ve Toplumsal Bağlamdaki Değerini Öne Çıkaran Bir Yapı Olmalı.”
Bağımsız sanatçılar için galeri ya da koleksiyoner baskılarından uzak, özgür bir yaratım süreci önemlidir. Konuşma serimizde de vurguladığımız gibi işbirliği yaparken ortaya çıkan karşılıklı dinleme ve öğrenme süreçleri, sanatçılar için yeni imkânlar sunuyor. Galerilerin sanatçıların kimliklerini yoğurmadan, onların üretim süreçlerine saygı duyarak, bu tür işbirlikçi üretimlere daha fazla alan açması gerektiğini düşünüyoruz. Bağımsızlık, sanatsal bir imajdan çok, işin anlamı ve toplumsal bağlamdaki değerini öne çıkaran bir yapı olmalı.