Doug Aitken, 3-Modern-Figures (dont forget to breathe), 2018. Fotoğraf: Hadiye Cangökçe

Kalıpların Dışında Bir Sanatçı: Doug Aitken

Doug Aitken’in konusu, algımızın sınırları; amacı ise ortak hayallerimizi zincirlediğimiz bütün varoluş biçimlerini paramparça etmek. Sanatçının "İçimdeki Şehir" sergisi Borusan Contemporary, Perili Köşk’te açıldı.

/

Türkiye’de ilk sergisini Jérôme Sans küratörlüğünde Borusan Contemporary’de gerçekleştiren Doug Aitken’in sanatının dilini 1990’lı yıllardan bu yana; kaybolan sınırlar, parçalanmış alan ve gizli geçitler oluşturuyor. Bir sanat eserinin ne olabileceğini ve bir sanat deneyiminin nerelere varabileceğini yeniden hayal etmek için tür tanımlarına meydan okuyan Doug Aitken; bizi zaman, mekân ve belleğin akışkan kavramlar olduğu bir alana götürüyor. Aitken’in konusu, algımızın sınırları; amacı ise ortak hayallerimizi zincirlediğimiz bütün varoluş biçimlerini paramparça etmek.

Özgürlük ve Merak

Doug Aitken 1968 doğumlu Amerikalı multidisipliner bir sanatçı. İşleri; fotoğraf, heykel ve mimari müdahalelerden anlatı filmleri, ses, tek ve çok kanallı video işleri, enstalasyonlar ve canlı performansa kadar uzanıyor. Mimarinin de işlerinde etkisinin yoğun biçimde hissedildiği sanatçı, interaktif medyayı mimariyle sentezleyen bir dizi mekâna özgü enstalasyon ortaya koydu. Aitken sanatı bir keşif ve araştırma alanı olarak görüyor. Özellikle yirminci yüzyıl avangardları, deneysel müzik ve sinema tarihi hakkında derin bir bilgiye sahip olan Aitken’in sanatı da bütün bu alanları içine alıyor. Mükemmeliyetçilikten uzak bir sanat anlayışı benimsediğini belirten sanatçı, mükemmelliğin sınırlarından ziyade özgürlük ve merak, böylece mutlidisipliner yaklaşım ve iş birliği vurgusu yapıyor işlerinde. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak sanatçının the Source (Kaynak) projesi, çeşitli sanat dallarından otuz kişiyle yaptığı, yaratıcılığın kökenlerine dair görüşmelerden oluşuyor. Bir sanat işi olarak değerlendirilebilecek iş aynı zamanda “sanat işi yapmaya nasıl başlanıldığına” dair bir kaynak niteliğinde. Fotoğraf sanatçısı William Eggleston, oyuncu Tilda Swinton ve müzisyen Jack White’ın da söyleşilerinin içinde bulunduğu the Source, açık bir kaynak olarak internet üstünden ulaşılabiliniyor.

İmgelerin akışkanlığından yararlanarak zaman, mekân, bellek gibi kavramları harmanlayan sanatçının işleri; The Whitney Museum of American Art, The Museum of Modern Art, Viyana Secession Binası, Serpentine Gallery ve Centre Georges Pompidou gibi dünyanın dört bir yanında tanınırlığa sahip birçok kurumda sergilendi. 1999’da Venedik Bienali’nde elektrik dünya adlı enstalasyonuyla Uluslararası Ödül’e layık görülen Aitken’ın diğer ödülleri arasında, Nam June Paik Art Center Ödülü (2012), Smithsonian Magazine American Ingenuity Görsel Sanatlar Ödülü (2013), 2017’de ilk kez verilen Frontier Sanat Ödülü ve ArtCenter College of Design Yaşam Boyu Başarı Ödülü (2019) bulunuyor. Müzenin dış duvarlarını projeksiyonlarla kaplayarak Manhattan’ın bütün bir bloğunu dönüştürdüğü, 2007’de MoMA’daki Sleepwalkers (Uyurgezerler) sergisi ile bir aradalık ve iş birliğine yaptığı vurgusuyla Station to Station (2013) kariyerinin önemli noktaları arasında sayılabilir. Eylül 2013’te üç hafta boyunca gerçekleşen Station to Station’ın küratörlüğünü üstlenen sanatçı, bir grup sanatçı ve müzisyeni bir araya getirdi. Hareketli bir ışık heykeli olarak tasarlanan bir tren, New York’tan San Francisco’ya seyahat ederken yol boyunca bir dizi etkinlik için dokuz durakta durarak küresel bir izleyici kitlesine içerik yayınladı. Proje hakkında 2015 yılında uzun metrajlı bir film ve bir kitap çıktı.

Doug Aitken, Sleepwalkers (Uyurgezerler), 2007. Fotoğraf: Hadiye Cangökçe

Beklenmedik Deneyimler

Sanatçının 14 Eylül’de Borusan Contemporary’de açılan, Perili Köşk’e özel tasarlanan İçimdeki Şehir sergisi ise teknoloji, gündelik yaşam ve insan bağlantılılığı ekseninde. Aitken, sergi için, “Buradaki çalışmalarım geleneksel anlamda doğal ya da organik olmayan bir ortamda modern yaşamla ilgileniyor. Farklı karakterlerin bir dizi anlatısı uzayda hareket ediyor, çeşitli biçimler ve enkarnasyonlar alıyor. Bu, aslında izleyicinin bir diyalog yaratmasıyla ilgili. Yaptığım çalışmalar sorular öneriyor. İzleyicinin bir adım geri atarak kendisi hakkında düşünmesine, zaman içinde bir fikir ya da yankı oluşturmasına veya bir sanat eseriyle tartışmasına olanak tanıyor” diyor. Bu izleyiciyle karşılıklı diyalog, kişinin “birey” olma durumunu yeniden anlamlandırır, anımsatır nitelikte. Modern yaşamın ve hiper bağlantılılığın çelişkilerini, neoliberal küreselleşmiş toplumdaki özgürlüğün anlamını ve bunun bireylerin izolasyonu üzerindeki olası etkilerini ele alan sanatçı, ziyaretçileri pasif bir gözlemciden öteye geçirerek, mekâna özgü kurgulanmış bir deneyimle kentlerin dokusu ve ritmiyle etkileşime girmesini amaçlıyor.

İlginizi çekebilir:  İstanbul Sahneleri İçin Konser ve Festival Zamanı

Aynı zamanda sanat eleştirmeni ve sanat yönetmeni olan serginin küratörü Fransız Jérôme Sans sanatçının işlerini, “Sürekli ivme kazanan, insanlığın yeni teknolojiyle birlikte görülmemiş bir hızla değiştiği dünyada, Doug Aitken’in eserleri, kendimiz, neyi nasıl yaşadığımız ve şehirlerin değişen yüzleri, yani bugünün ve yarının yüzleri üzerine düşünmeye bir davettir” sözleriyle açıklıyor. Çağdaş yaşamdan çatışmalı alanların; hız ve yavaşlık, bağlantı ve yalnızlık, hareket ve hareketsizlik konularının etrafında biçimlenen işler, kişiyi bir “birey” olarak merkeze koyup onun kent, fiziksel ortam ve dijital yaşamla ilişkisini sorguluyor.

Hareket fikrinden yola çıkarak ortaya koyduğu Yükselen Merdiven (2024) heykeli, yavaşça sürekli biçim değiştirmesiyle statik ve sabit sanat geleneğine meydan okurken, günümüzün hızlı ritmi karşısında izleyiciye bir yavaşlama aracı olarak yeni ve beklenmedik deneyimler sunuyor. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu tarafından sipariş edilen, birbiriyle kesişen ve ışığı yansıtan disklerden oluşan bir sütun şeklindeki kinetik heykel, izleyiciye gerçek zamanlı etkileşim olanağı sunuyor.

Doug Aitken, Bayraklar ve Enkaz, Flags and Debris, 2021. Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.

İçimdeki Şehir sergisi, 2006-2024 yılları arasındaki işlerinden oluşan monografik bir sergi niteliğinde. İnsanlığın gittiği yönü farklı dönem ve başlıklarla sorgulayan Aitken’in üç kanallı film enstalasyonu Bayraklar ve Enkaz (2021) ile tekstil işi Dijital Detoks (2020) hareket ile hareketsizlik arasındaki ilişkiyi tekrar düzenleyen pandemi dönemini; öncesindeki “her şeyin çok olma” durumunun nasıl sessizlik anına dönüştüğünü yansıtıyor. 3 Modern Figür (nefes almayı unutma) (2018) işi ile ise sanatçı, telefonun psikolojik ve fiziksel olarak insanı nasıl etkilediğine bakmaya zorlarken, beden ile dijital arasındaki sınırın bulanıklaştığı yeni çağı örnekliyor. pencereler (2007) adlı fotoğraf serisi yolculuğun “arada kalan” mekânlarına odaklanıyor. Zamansız ve mekânsız fotoğraf serisi, bulanıklaşan “günümüz imgeleri”nin kimsesizliğini özetliyor. Borusan Contemporary koleksiyonunda yer alan iki kere düşünme II (2006) işinde daire formuna yoğunlaşan sanatçı, bunu devamlı hareketin bir simgesi ve hiyerarşik olmayan, demokratik, paylaşılan mekânların bir arketipi olarak inceliyor. Aitken, hem İçimdeki Şehir sergisinde hem de genel olarak 1990’lardan bugüne uzanan sanat pratiğiyle, kavramsal, estetik ve medyum olarak sanatın sınırlarını zorluyor; sınırları kabul etmiyor. Bir sonraki adımının hep bir merak konusu olduğu sanatçının İçimdeki Şehir adlı sergisi 17 Ağustos’a dek Borusan Contemporary, Perili Köşk’te görülebilir.

 

Previous Story

Hiçbirimiz Güvende Değiliz

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.