Pulitzer Ödüllü Yazardan Kefiye Yasağına Boykot

Pulitzer ödüllü yazar Jhumpa Lahiri, Filistin dayanışmasının sembolü olan kefiyeyi yasaklayan yeni bir iç politikayı ihlal ettikleri gerekçesiyle üç çalışanını işten çıkarmasının ardından New York'taki Noguchi Müzesi'nin önümüzdeki ay vereceği ödülü reddetti.

/

Pulitzer ödüllü yazar Jhumpa Lahiri, Queens’teki Noguchi Müzesi‘nin, personelin Gazze’deki Filistinlilerle dayanışmayı sembolize eden geleneksel bir Orta Doğu örtüsü olan kefiye de dahil olmak üzere “siyasi kıyafet” giymesini yasaklayan yeni politikasını gerekçe göstererek müzeden aldığı ödülü geri çevirdi. Yazar, müzenin Ekim ayındaki galasında Koreli sanatçı Lee Ufan ile birlikte Isamu Noguchi Ödülü ile onurlandırılacaktı. Lahiri’nin kararı ilk olarak New York Times tarafından duyuruldu.

Müzenin Savunması: Yasağın Amacı Ne?

Müze tarafından yapılan ve ilk olarak New York Times‘ta yer alan açıklamada, “Jhumpa Lahiri, güncellenen kıyafet politikamıza tepki olarak 2024 Isamu Noguchi Ödülü’nü kabulünü geri çekmeyi tercih etti. Kendisinin bakış açısına saygı duyuyor ve bu politikanın herkesin görüşleriyle örtüşebileceğini ya da örtüşmeyebileceğini anlıyoruz.” denildi.

Müze müdürü Amy Hau daha sonra web sitesinde yayımladığı bir açıklamada yasağın, “Isamu Noguchi’nin sanatının ve mirasının anlaşılmasını ve değer kazanmasını geliştirmek olan temel misyonumuza odaklanmamızı sağlarken, bu tür ifadelerin, çeşitlilik arz eden ziyaretçi kitlemizin bazı kesimlerini istemeden de olsa yabancılaştırabileceğini” ekledi. Noguchi Müzesi, özellikle Haziran ayından bu yana düzenli olarak kefiye giyen üç çalışanın kıyafetlerine tepki olarak 14 Ağustos tarihinde “siyasi mesaj, slogan veya sembolleri” yasaklayan kıyafet yönetmeliğini uygulamaya koydu.

Noguchi Museum. Fotoğraf: Nicholas Knight

Sanat ve Aktivizmin Kesişiminde Bir Karar

Soykırım karşıtı tutumun simgesi olduğu halde “siyasi sembol”e indirgenen kefiyenin yasaklanması; kültür kurumlarının kriz zamanlarında açığa çıkan ayrımcı politikalarına güncel bir örneklik teşkil ediyor. Kültür kurumlarının kültürel sansürüne şahitlik ettiğimiz pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da sanatın siyasi konulara “alet edilmemesi” gerekçesinin sunulması, kültür sanatın temel misyonlarından ne kadar uzak kalındığını kanıtlar nitelikte.

19. yüzyılda Musevi kökenli Macar asıllı Joseph Pulitzer adlı bir gazeteci tarafından kurulduğuna dikkat çekmek istediğim, Amerika’da en büyük ve saygın ödül kabul edilen Pulitzer Ödülü’nü almış yazar Jhumpa Lahiri’nin konuya sessiz kalmayarak prensiplerini her şeyin önüne koyması, Filistin için sessiz kalan sözde intelijansiyanın içinde çölde vaha hissi uyandırıyor.

Lahiri konuyla ilgili henüz bir açıklamada bulunmadı ancak kendisi, Mayıs ayında ABD genelinde gerçekleşen Filistin yanlısı barışçıl protestoları destekleyen ve ekseriyetle akademisyenler tarafından imzalanan soykırım karşıtı açık mektubun imzacılarından biriydi. Bu barışçıl protestolar 1.200 kişinin öldüğü ve 250 kadar kişinin rehin alındığı 7 Ekim Hamas saldırılarının ardından başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımını durdurmak, ABD üniversitelerinin bu soykırıma verdiği desteği sonlandırmaları için gerçekleşmişti. Protestoları destekleyen Lahiri’nin de imzaladığı mektupta İsrail tarafından gerçekleştirilen ve ölü sayısının 40,000’i aştığı “tarifsiz yıkımdan” bahsediliyordu.

Kültürel Sansüre Protesto

Kefiye yasağının, 14 Ağustos’ta müze kıyafet yönetmeliğine girmesinden bu yana kültür çalışanları, aktivistler ve Queens, New York üyelerinin tepkisine yol açtı. ARTnews tarafından incelenen iç yazışmalara göre, müzenin yaklaşık 70 çalışanı Hau’dan gelen bir e-posta ile bu politikadan haberdar edildi; protestolarsa beklemeden başladı. Müze, sonraki üç gün boyunca “sıfırlanmak ve yeniden güç toplamak için” kapalı kaldı. 21 Ağustos’ta sekiz personel müzede bir yürüyüş düzenledi. Bunu 25 Ağustos’ta galerilerde kefiye giyen protestocuların bir araya gelmesi izledi.

Ağustos ayında ARTnews‘e e-posta ile gönderilen bir açıklamada, çalışanlar yasağı “sansür” olarak nitelendirdi ve “kendisi de bir Japon-Amerikalı olarak ayrımcılığa ve gönüllü sürgüne maruz kalan ve insanlığa karşı işlenen suçlar da dahil olmak üzere siyasi temaları doğrudan ele alan eserler yaratan ve sanatının çok çeşitli bakış açılarıyla keşfedilmesini amaçlayan” heykeltıraş Isamu Noguchi‘nin hayatı ve mirası göz önüne alındığında bunun “özellikle endişe verici” olduğunu söyledi.

İlginizi çekebilir:  Gizli Hikâyeler

 

Çalışanların Talepleri ve Kovulmalar

Müzenin yaklaşık 50 çalışanı o ay iki greve katıldı ve yönetim kademesine yasağın kaldırılmasını ve iş yerinde bu kıyafetleri taşımayı tercih eden çalışanlara karşı disiplin cezası uygulanmamasını talep eden bir dilekçe gönderdi.

Her iki talep de dikkate alınmadı. Eylül ayında üç müze çalışanının işine yasağa uymadıkları gerekçesiyle son verildi. Ziyaretçi hizmetleri müdürü olan dördüncü bir çalışanın da işine son verildi. Bunun üzerine kefiye giymiş göstericiler müzenin önünde toplanarak Hau’nun istifasını istedi.

29 Ağustos’ta müze, politikaya katılmadığı bildirilen ancak bu politikayı uygulayan ziyaretçi hizmetleri müdürü Aria Rostami‘nin işine son verdi. 4 Eylül’de galeri görevlileri Trasonia Abbott, Q.Chen ve Natalie Cappellini tartışmalı politikaya uymayı reddettiler. Müze onların da işine son verdi. Yeni kurulan Noguchi Müzesi Hakları Örgütü, kurumun kurucusu Isamu Noguchi’nin değerlerine uygun olmayan bir sansür biçimi olarak gördüğü yeni kıyafet yönetmeliğine karşı olduğunu açıkça ifade etti.

“Kimin kültürünün siyasi olduğuna keyfî olarak karar vermek korkunç”

İşine son verilen dört çalışandan biri olan Trasonia Abbott 10 Eylül’deki gösteride, “Kimin kültürünün siyasi olduğuna keyfî olarak karar vermek bir kültür kurumu için korkunç bir emsal teşkil ediyor.” dedi. Protestocular Hau’yu yasağı personel arasında tutarsız bir şekilde uygulamakla ve müzenin beyaz olmayan çalışanlarına gereğinden fazla odaklanmakla suçladılar.

Müzenin siyahi bir çalışanı olan Abbott, işlerine son verilmeden önce, yönetimle bir toplantı için müze binasından çıkarıldıklarını ve bu sırada kendilerine kefiyelerini çıkarmalarının emredildiğini söyledi. Abbott’a göre, 7 Ekim’den sonra aylarca müzenin görünür yerlerinde kefiye takan çok sayıda çalışan olmasına rağmen, böyle bir toplantıya alınan ilk çalışan kendileriydi. Abbott’un o zamanki müdürü, ziyaretçi hizmetleri müdürü olarak görev yapan Orta Doğu kökenli bir çalışan zaten kovulmuştu.

Meselenin Filistin’e dair sembollerin sansüründen siyahilere ve Orta Doğululara yönelik ırkçı noktaya gelmesi, müzenin ayrımcı politikasını gözler önüne serer nitelikte. Kefiye sansürünün gerekçesi olarak “çeşitlilik arz eden ziyaretçi kitlemizin bazı kesimlerini istemeden de olsa yabancılaştırabileceği” sunulsa da bu uğurda öncelikli olarak “farklı” etnik kökenlerden çalışanların işsiz bırakılması, müzenin ilkeleriyle uyuşmazlık gösteriyor.

 

Noguchi’nin Mirasına Aykırı Tutum

Kefiye yasağı Noguchi Müzesi’nde bir itibar krizine yol açarken, eleştirmenler müzenin savaş karşıtı heykeltıraşla olan yakınlığını sorguluyor. Isamu Noguchi’nin politik görüşleri pratiği için çok önemliydi; 1942’de Noguchi bir dayanışma eylemi olarak, Pearl Harbor’ın bombalanmasının ardından Batı Yakası’ndaki Japon vatandaşlarını ve Japon kökenli Amerikan vatandaşlarını hapsetmek için inşa edilen çok sayıda esir kampından biri olan Arizona’daki Poston Savaş Yerleştirme Merkezi’nde gönüllü olarak staj yaptı.

Japon bir baba ve Amerikalı bir anneden doğan ve New York’ta ikamet eden Noguchi bu karardan muaf tutulmuştur. Müze, Noguchi’nin aktivizmine saygı göstererek, web sitesindeki materyallerde bunu belirgin bir şekilde merkeze aldı ve 2017’de kendi kendini hapsetmesi üzerine bir retrospektif düzenledi; tüm bunlar protestocular tarafından ikiyüzlülük olarak kınandı.

İşten çıkarılanlardan biri olan Abbott, Japon-Amerikan gazetesi Nichi Bae News’e verdiği demeçte şöyle söyledi:

Noguchi’nin misyonu… eşitlikten yanaydı. Ve kesinlikle savaş karşıtıydı. Bırakın çocukları, insanların üzerine 2.000 tonluk bombaların atılmasından heyecan duyacağını sanmıyorum. Bu yüzden müzenin Noguchi’nin mirasından bu şekilde uzaklaşması çok garip.

Aralarında eski çalışanların da bulunduğu 60 kişilik bir grup 8 Eylül’de müze önünde protesto gösterisi düzenledi. Aradan geçen haftalarda başka protesto olmadı ve personelin kıyafet yönetmeliği yürürlükte kaldı.

Previous Story

CRR’de Yeni Sezon Başlıyor

Next Story

“Being Olma Hali” Art Weeks İstanbul’da

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.