9. Çanakkale Bienali: “Zamana Bırakmak”

Çanakkale Bienali bu yıl dokuzuncu edisyonuyla, "Zamana Bırakmak" teması altında “gençler, teknoloji, gelenek ve gelecek” kavramlarına odaklanacak.

//

Çanakkale Bienali bu yıl Zamana Bırakmak teması etrafında “gençlik” olgusunu; gençlik kültürü ve sanat-teknoloji bağlantısı, küresel konulara taze yaklaşımlar ve kültürün aktarımında sanatın rolü bağlamlarında ele alıyor. Kapsayıcılık, etkileşim ve genç izleyicilerle diyaloğa güçlü bir vurgu yapacak olan Bienal, uluslararası sanatçıların eserlerinden oluşan geniş bir seçkiyle; kent merkezinin yanı sıra Troya Müzesi ve çevresi, Bienal tarihinde ilk kez Assos, Küçükkuyu da dâhil olmak üzere Çanakkale’nin çeşitli mekânlarına yayılıyor. Gençlerin yaratıcı ifadelerini küresel bağlamda kutlarken, güncel konularla ilgilenen canlı bir platform oluşturuyor.

9. Çanakkale Bienali’nin Zamana Bırakmak temasının başka bir açılımı da sanat birikimini, geliştirdiği yapıyı ve yıllar boyunca edindiği belleğini “zamana emanet ederek geleceğe aktarma” arzusu. Çanakkale’de yeni nesil bir çağdaş sanat müzesiyle gerçekleştirilmek istenen bu arzu, Bienal’in önemli izleklerinden biri.

Bienal Kurulu

Çanakkale Bienali bu yıl yapısıyla da ayrıksı bir yerde duruyor. Küratoryal sorumluluk ve inisiyatifin, katılımcı bir yaklaşımla iş birliği ve etkileşim temelinde paylaşıldığı kolektif bir çaba olarak karşımıza çıkan 9. Çanakkale Bienali; Genel Sanat Yönetmeni Seyhan Boztepe ile beraber Alper Akyüz, Burak Topçakıl, Deniz Erbaş, Didem Çapa, Ebru Nalan Sülün, Hakan Yılmaz, Rüstem Aslan, Thouli Misirloglou, Ulrika Flink ve Zihni Tümer’den oluşan bir Bienal Kurulu eşliğinde gerçekleşiyor.

Mekânlar ve Sergiler

Bundan önce de Bienal mekânı olarak kullanılan Troya Müzesi yine çeşitli sergilere ev sahipliği yapacak. Müzenin geçici sergi salonu, Maçka Sanat’ın son yıllarda gerçekleştirdiği sergilerden Didem Çapa imzalı bir seçkiyi ağırlayacak. Yine müzenin çeşitli alanları ise sanatsal karşılaşmalara sahne olacak.

Troia Vakfı Korfmann Kütüphanesi ve çevresine ise Kültür için Alan Programı desteğiyle, İsveçli küratör Ulrika Flink ile Deniz Erbaş’ın iş birliğinin çıktısı olan oyun ve dünyalar kurmak kavramlarına odaklanan uluslararası sergi gerçekleşecek. British Council Yaratıcı İş birlikleri Programı desteğiyle John Hansard Galeri ile yürütülen sanatsal üretim sürecinin ilk çıktıları da bu sergide yer alacak. Çanakkale Bienali İnisiyatifi’nin sanat merkezi MAHAL’de ise Burak Topçakıl’ın son yıllarda yeni kuşak sanatçılarla kolektif bir süreçte kurguladığı Yeni Sıradan sergilerinin Bienal’e özel edisyonu SAHA Derneği desteğiyle hayata geçecek.

Bienal’in bir diğer ilgi çeken yanı da yeni sanayi bölgesinde konumlanan ASTİM Kolektifi’nin sergisi. Cermodern’in dijital sanat alanındaki birikimiyle ilişkilenen sergi, Hakan Yılmaz tarafından kurgulanacak ve çevre, sürdürülebilirlik ile ileri dönüşüm temalarına odaklanan bir deneyim alanı sunacak.

Ebru Nalan Sülün, Zihni Tümer ve Thouli Misirloglou (Selanik Bienali) tarafından önerilen sanatçıların yeni üretimlerinin de yer alacağı ve Çanakkale’de farklı mekânlara yayılan sergiler yerel paydaşların yanı sıra İtalyan Enstitüsü, Fransız Enstitüsü, Danimarka Kültür Enstitüsü-Türkiye ve Goethe Enstitüsü gibi kurumların desteğiyle ziyaretçilerle buluşacak.

8. Çanakkale Bienali Agah Uğur koleksiyonu.

Çanakkale Bienali dünden bugüne, oluşturulan kavramsal çerçeveler ile Çanakkale’ye özgü değerlerin küresel güncel konularla kesişim alanları etrafında şekillenmesiyle Türkiye sanat ortamında önemli bir yerde duruyor. İlki 2008 yılında Şeffaf Yanılsamalar başlığıyla düzenlenen Bienal, bugüne dek 500’ün üzerinde sanatçıya ev sahipliği yaptı. İş birliği, kapsayıcılık, toplumsal meselelerin sanatla ifadesi gibi konularda öne çıkan Bienal, Çanakkale Bienali İnisiyatifi – CABININ organizasyonuyla gerçekleşiyor. Geçtiğimiz edisyonunda Birlikte Nasıl Çalışırız? sorusuna odaklanan Bienal; insan-insan, insan-doğa, insan-hayvan, hayvan-hayvan ve tüm canlı ve canlı olmayan yapılar arasındaki karmaşık ilişkilerin bağlantılarını/düğüm noktalarını araştırırken, teması hâlâ güncelliğini koruyor. 9. Çanakkale Bienali ile ilgili Çanakkale Bienali İnisiyatifi – CABININ eş direktörü Deniz Erbaş sorularımızı yanıtladı.

Çanakkale Bienali’nin bu yıl dokuzuncusu düzenleniyor. İçerik ve yöntem olarak nasıl değişimlerden geçti, bugüne geldi?

Öncelikle değişmeyenlerden bahsedeyim. Çanakkale Bienali başlangıcından bu yana yerelde örgütlenen bir sivil inisiyatif olan CABININ tarafından hayata geçiriliyor. İnisiyatifin 12 yıldır bir derneği ve bir sanat merkezi var. İşleyiş hiyerarşik olmayan, katılımlara, değişime açık bu yapı üzerinden sürdürülüyor. Tabii bu yapı yıllar içerisinde yeni katılımlarla güçlendi, farklı projelerle kapasitesini geliştirdi. Özellikle sanat eseri ve sergi prodüksiyonunda uluslararası standartlara ulaşmış durumda. Son yıllarda Çanakkale kentine kültür endüstrisinden insanların gelip yerleşmesi de inisiyatifin kapasitesine eklendi diyebiliriz. 2012 yılında MAHAL’in açılmasıyla inisiyatif hafızasını, üretimlerini ve kentle olan ilişkisini sürdürülebilir bir boyuta taşıdı. Yıla yayılan faaliyetler ve projeler bu mekân altyapısı sayesinde mümkün oldu. Bienalin her edisyonuna giden yolda MAHAL merkezli kültürel, sosyal ve sanatsal çalışmalar bir birikim oluşturuyor, bu birikim de bienalin içeriğine doğru akıyor.

Çanakkale Bienali’nin geldiği bu yolculukta yıllar içinde ulusal ve uluslararası birçok önemli destekçimizle birlikte ilerleyerek bu birikimi daha da güçlendirdik. Geçen edisyonumuzda olduğu gibi bu yıl da Çanakkale Bienali’ni, Çanakkale’nin özgün bir markası olan Dardanel’in ana destekçiliğinde hayata geçiriyoruz. Her edisyonunda olduğu gibi ana sergilerin öncesi, sırası ve sonrasına yayılan bir takvimde iş birlikleri üzerinden şekillenen kültür-sanat etkinlikleri ve projelerden oluşan bir deneyim alanı olarak işleyecek. Bienal bu içerik zenginliğini kent merkezindeki tarihi ve kültürel mekânlara, Troya Müzesi ve çevresine, bienal tarihinde ilk kez Assos, Küçükkuyu gibi alanlardaki sanat ve kültür yapılanmalarına yaygınlaştıracak.

Bu yıl “Zamana Bırakmak” diyorsunuz. Gençler odağınızda bu Bienal’de. Aynı zamanda kolektif belleğin aktarımında sanatın merkezi işlevine vurgu yapıyorsunuz. Hep gündemde olan ama hayatımıza uyarlamakta zorluk çektiğimiz bir olgu bir yandan da “Zamana Bırakmak”. Bienal bu anlamda sanatı araçsallaştırarak öneriler içeren bir yapıda mı olacak?

Çanakkale Bienali’nin iki temel ilkesi varsa biri düzenlendiği kenti egzotikleştirmemek, bir diğeri de sanatı araçsallaştırmamak denebilir. Her edisyonda bienal odağında nitelikli bir sanat içeriği sunmaya ve bu yolda sanat eserleri ve sanatçıların yeni üretimleri için bağlamlar, koşullar oluşturmaya yoğunlaşılıyor. Bu anlamda, Zamana Bırakmak başlığıyla “gençlik” meselesini kavramsal kurgusunun merkezine oturtan bienal, üç alt başlıkla aslında sanatçıların kendilerini ifade edebileceği oldukça kapsayıcı ve geniş bir çerçeve çizmeye çalıştı.

Bu üç alt başlıktan bahsetmem gerekirse; bunlardan ilki dijital teknolojiler, oyun kültürü ve iletişim araçlarından oluşan gençliğin görsel kültürü. Mesleklerin geleceği, çevresel sürdürülebilirlik ve hareketlilik gibi gençleri etkileyen acil gündemlere dair sanatsal yaklaşımlar bienalin yoğunlaşacağı bir diğer başlık oluyor. Üçüncü başlık ise kültürel mirasın, geleneklerin ve kolektif hafızanın aktarımında ve yorumlanmasında sanatın merkezi işlevine odaklanıyor.

“Zamana Bırakmak” teması nasıl düşünüldü? Hangi gereksinimden doğdu Bienal’i bu tema ile gerçekleştirmek?

Çanakkale Bienali’nin kavramsal çerçeveleri hep söyleyegeldiğimiz gibi, kente özgü tarihsel, kültürel, sosyal katmanlarla küresel gündemin kesişim alanlarında düğümleniyor. Bu sayede hem uluslararası sanatçılar hem de yerel dinamikler için ortak bir zemin oluşturulmaya çalışılıyor. 1. Dünya Savaşı’nın 100. Yılının hatırlandığı 2014 yılında savaş, kara ve deniz yoluyla göçün canlı bir noktası olan Çanakkale’de 2016’da göç temasını düşündüğümüz gibi. Benzer bir perspektiften, 9. edisyonda bu kez gençlere odaklanmak istedik. Çanakkale nüfusunun dörtte birini gençler oluşturuyor fakat kentin kültür ekosisteminde onlara ayrılan bir alan, onlara hitap eden, onlarla etkileşime geçen, kültürel ihtiyaçlarını gözeten bir ortam yok. MAHAL’de son yıllarda elimizden geldiğince gençlerle bir arada olmaya, onlara alan açmaya çalıştığımız bir sürece girdik ve bu sürecin sonunda bu kez bienalin gençlerin görsel evrenine, kafalarını meşgul eden meselelere, geçmiş ve gelenekle kurdukları ilişkiye alan açmayı amaçladık. Tüm bunları düşünürken, Zamana Bırakmak başlığı kolektif bir süreçte kristalize oldu aslında. Hepimize ama özellikle gençlere bir öğüt şeklinde söylendiğini bildiğimiz bu başlık, ister bireysel ister toplumsal ister küresel ölçekte olsun hepimizin bir şekilde umut bağladığı zamanın sağaltıcı etkisine vurgu yapıyor. Bir yandan da günümüz yaşamının dayattığı hız ve eş zamanlılığa dair bir önerme içeriyor.

İlginizi çekebilir:  Ansen'in Yeni Sergisi x-ist'te
7. Çanakkale Bienali. Hasarlı ve Tahrip Edilmiş Kültür Çanakkale Evi.

“Zamana Bırakmak” kavramını Doğu felsefesinde ve özellikle doğu felsefesinden de etkilenmiş olan Batılı filozoflarda görüyoruz. Felsefe ve sanatın iç içeliği de düşünüldüğünde bu konuda neler söylemek istersiniz?

Zaman gerçekten de hem felsefenin hem de sanatın üzerine en çok düşündüğü kavramlardan. Zamanın etkisi, kendinden önceki zamanlar ve gelecekteki zaman arasındaki o devasa oyun alanı, sanat ortamının etkinlik odaklı kendi zamansallıkları, bu liste uzar gider. Diğer taraftan da sizin de belirttiğiniz gibi doğunun ve batının zamanı diye de bir durum var. “Zamana Bırakmak” deyiminin batı dillerinde de neredeyse birebir karşılığı var. Böylece doğunun ana ve mekâna, koşullara, bazen de şansa ve talihe alan açan zaman anlayışının bir şekilde batı zihninde de bir karşılığı olabilme potansiyelini ifade etmesi bize verimli bir düşünce alanı açmış oluyor.

Bu yılki Bienal, Seyhan Boztepe Genel Sanat Yönetmenliği’nde, küratörsüz bir Bienal olarak ayrıksı bir yerde duruyor. Bienal’in bu yapısını bize aktarmanız mümkün mü? Bienal önümüzdeki yıllarda da benzer bir yapıyla mı devam edecek?

Artık herkesin malumu olduğu üzere Çanakkale Bienali kolektif bir sivil yapı ve bu yapıyı küratöryel yaklaşımına da aktarmak istiyor. Bu nedenle “auteur” bienali değil. Genel Sanat Yönetmeni de bir otorite pozisyon olmaktansa bu kolektiviteyi kurgulayan kişi oluyor. Geçtiğimiz edisyonlarda çoklu küratörler, inisiyatifler gibi farklı birliktelikleri denedik. Katı kurumsal bir yapı olmadığımız için aslında bu kurguda her edisyonda belli riskler alıyoruz, denemeler yapıyoruz ve bir şekilde sürecin parçası olan herkes için özgün bir deneyim olmuş oluyor böylece. Önümüzdeki yıllarda bu strateji doğrultusunda farklı modeller denemek de gündemimizde var.

Bu edisyonda sizin de belirttiğiniz gibi Seyhan Boztepe Genel Sanat Yönetmenliği görevini üstleniyor. Oluşturulan kurulda ise küratörler ve küratörlü sergiler de yer alıyor. Yani küratöryel pratikleri, senografiyi kesinlikle gözetiyoruz. Ama bu edisyonda kurulunda farklı sanat uzmanları, kurum temsilcilerinin yer aldığı daha hibrid bir yapı söz konusu.

Gençler odağında olan bir Bienal, 9. Çanakkale Bienali. Organizasyonel ve sanatsal anlamda da gençler, genç sanatçılar yapının içinde mi?

Bienalin organizasyon ekibinde gençler büyük öneme sahip. Genç ve donanımlı bir ekibiz diyebiliriz. Diğer taraftan bienal “genç sanatçılar” bienali değil. Bu edisyonda da yine farklı coğrafyalardan ve farklı kuşaklardan sanatçıları bir araya getiriyor. Fakat Çanakkale’de son yıllarda oluşan genç ve yaratıcı özel bir kitlenin oluşturduğu dinamizmi de görünür kılmayı hedefliyoruz. Hatta yeni bir kolektif alanının ilginç bir sergiyle lansmanını gerçekleştireceğini göreceğiz bu binealde. Diğer taraftan son yıllarda MAHAL’de genç sanatçılarla düzenlediğimiz kolektif sergilerin küratörü Burak Topçakıl yine yeni kuşak sanatçılarla bir sergi hazırlıyor.

Çanakkale Bienali evrensel olmakla birlikte Çanakkale ile de iç içe bir Bienal. Dokuzuncu edisyon sosyal programlarıyla da öne çıkıyor. Sosyal programların içeriğini ve amacını paylaşmanız mümkün mü?

Çanakkale Bienali, hep söylediğimiz gibi kitleselleşmekten çok toplumsallaşmakla ilgilenen bir oluşum. Başından beri bienalin sosyal programları (Bienal Genç, Bienal Çocuk, Bienal Engelsiz ve Bienaldeyiz Kadın Girişimi) bienalin hem tasarım hem hazırlık hem de uygulama aşamalarında aktif rol alıyor. Sosyal programlar bienal içeriğiyle diyaloga geçip kendi özgün sosyal programlarını kurguluyor. Bu edisyonda özellikle Bienal Genç odaklı farklı temalardan uzmanlarla söyleşiler, paneller ve çalıştaylar, sanat ve tasarım odaklı atölyeler yer alacak. Örneğin Bienal programları 20 Eylül’de gerçekleşecek ve genç bestecilere odaklanan Klasik Keyifler Besteciler Kazanı’nın 2024-25 edisyonundan yeni bestelerin icra edileceği konser ile başlıyor.

Deniz Erbaş

Çanakkale son yıllarda göç alan bir kent. Özellikle kültür-sanat alanından birçok kişinin yaşamak için Çanakkale’yi seçtiğini biliyoruz. Bienal’in bu kişilerle bir dirsek teması var mı? Kapsayıcılığı nedir? 

Bu göç hareketliliğini birebir gözlemliyoruz. Bu gözlemlerimizden hareketle geçen sene “Yeni Komşular” araştırma projesini kurgulayıp hayata geçirdik. Çanakkale kent merkezi dışında farklı ilçelere, köylere yerleşen, kültür endüstrisinin farklı alanlarından profesyonelleri tanımaya ve bir network oluşturmaya odaklanan projenin 120 kişiyi bir araya getiren bir de haritasını oluşturduk. Bu gruptan insanların bir kısmı hem MAHAL’deki etkinlik ve projelerimizde hem de bienalde farklı uzmanlıklarıyla sürece dahil oluyorlar. Göçün bizim kapasitemizi yükselten bir etkisi oldu diyebiliriz.

Bienal’in bir de müzeleşme amacı var. Yine “Zamana Bırakmak” temasıyla bağdaşan bir yaklaşımla, Bienal’in sanatsal birikimini gelecek kuşaklara aktarmayı, kentin çağdaş sanat hafızasını görünür kılmayı amaçlıyorsunuz. Şu an bu proje hangi aşamada?

Bienal edisyonlarına katılan, Çanakkale’ye ve bienale özgü eserler üreten sanatçılarla geleceğe dönük bir müzeleşme ve koleksiyon oluşturma fikrini paylaşıyor ve katılımlarını alıyoruz. Fikir aslında üretilen eserlerle, hayata geçirilen projelerle ve süreçlerle bienalin hafızasını yansıtacak bir oluşum. Buna en yakın kavram müze gibi duruyor. Tabi böylesi bir kurumsallaşma için gerekli olan kaynağı ve mekânı oluşturmak için hem yerelde hem de küresel ölçekte yürütülecek uzun soluklu bir süreç gerekiyor. 2024 ilkbaharında Cermodern’de yaptığımız gibi farklı kentlerde kapsamlı koleksiyon sergileri düzenleyerek bu hedefimizi görünür kılmaya, süreci yine kolektif bir şekilde farklı kurum ve uzmanların katılımıyla kurgulamaya çalışıyoruz.

ArtDog Istanbul 24. Sayı200,00Eylül – Ekim 2024

“ALGININ SINIRLARI” Sayısı

ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.

Kapak Fotoğrafı: Doug Aitken, 3 Modern, Figures (dont forget to breath), 2018, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.

 

Başarılı

Previous Story

Refik Anadol Studio’dan Dünyanın İlk Yapay Zeka Sanatları Müzesi

Next Story

Sonbahar Düşleri

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.