Son dönem eserlerinde anların yok olma ve yeniden var olma döngüsünü işleyen multidisipliner sanatçı Ali Emir Tapan’ın The Garden adlı kişisel sergisi 2023 Ekim’inde kaybettiğimiz sanatçı Haluk Akakçe‘ye dair bir saygı duruşu. Haluk Akakçe’nin aynı adlı eserinden adına alan sergide sanatçı; ışık, form ve bedeni odağına alan soğuk bir alan yaratıyor.
The Garden, tarih boyunca gücü ve hiyerarşiyi yansıtan “heykel bahçesi” imgesinden sıyrılarak video, ses, ışık ve heykellerle oluşturulan organik bir atmosfer denemesine dönüşüyor. Nötr tonların hâkim olduğu sergide sanatçı, her zamanki gibi doğasında şiddet barındıran bir süreci yeni bir kurguda, yeni karakterlerle hayata geri kazandırıyor.
Ali Emir Tapan’ın Simyevi Süreçleri
Şiddet, tahribat, zarar ve kaza gibi temaların yeniden doğma, iyileşme, değişme ve ilerlemenin özüne ait olduğu fikriyle bütünsel bir deneyim alanı yaratan Tapan, kendi deyimiyle “gerçeğin hammaddesinden” yararlanarak özgün, kurgusal dünyalar oluşturuyor. Sanatçı son dönem eserlerinde anların yok olma ve yeniden var olma döngüsünü karakterize eden simyevi süreçleri işliyor. Tapan eserlerini genellikle ses, ışık gibi unsurları katarak, birleşik duyulara hitap edecek şekilde hatta performatif imalarla tamamlıyor. Neyi nasıl ve niçin yaptığından çok malzemeye, bilgiye ve referanslara, gündelik hayata ve nesnelere olan yaklaşımı; onları dönüştürürken veya bir detayı öne çıkarırken yaşadığı bedensel ve zihinsel etkileşimin özü, her zaman izleyiciye dokunmanın bir yolunu buluyor.
Sanatçının The Sun is a visitor, but so are you adlı video çalışmasının adı da yine Haluk Akakçe’nin The Garden‘ına atıf yapmak için sonradan aynı adla değiştirildi.
İyileşmeye ve Arayış
Sergi tanıtım metnini kaleme alan Gizem Gedik, Tapan’ın sergideki video işi ile ilgili şu ifadeler yer veriyor.
“(…)Doğuma mı daha yakın, ölüme mi? Yoksa yaşamın içinden bir kesit mi? Yanıt aramak hiçbir işe yaramıyor. Doğumu ve ölümü, sınırlanmayı ve özgürleşmeyi, görmeyi ve görememeyi, uyanmayı ve uyumayı aynı anda barındıran, sonsuz imgeyle ilişkilendirebileceğimiz meditatif birkaç dakika bu yalnızca. Büyük bir gürültüye maruz kaldıktan sonra kulağımızdan gitmeyen o tiz çınlamayla birlikte gelen ve giden bir varlık. Oluşmaya, büyümeye, iyileşmeye ve arayışa dair bir deneme belki. Ya da sanatçının içinde bulunduğu durumlara, hislere dair hareketli soyut bir otoportre. Her ne olursa olsun, arafta olan bir varlığın öte bir dünyadan ve zamandan- veya bize aynı derecede yabancı gelen, bir bedenin içinden- kısa selamı, yanımıza uğrayıp kaybolması oldukça cezbedici. Tapan’ın tamamı tanıdık-tanıdık olmayan arasında gidip gelen atmosferinin önemli bir parçasını oluşturan bu beyaz üzerine beyaz video, alt katta devam edecek kendi formunu arayan parçaların da önemli bir habercisi.”
Tapan’ın sergisisin yanı sıra, Bora Akıncıtürk’ün Normal Bir Hayat ve Buse Cesur’un ilk kişisel sergisi Cumming Home, Pilevneli’de 2 Mart’a kadar görülebilir.
Haluk Akakçe’in The Garden’ı
Haluk Akakçe, Ali Emir Tapan’a ilham verdiği The Garden‘ı 2007’de üretmişti.