Bu sıralar her yeni ay hepimiz için yeni bir umut vadeder oldu. Zihnimizde “Her şey bitecek, hepsi geçecek, çok az kaldı” telkinleri tekrarlanıp duruyor. Bahar aylarının yenilenme filizleri sanat dünyasında da pek çok sergiyi beraberinde getirdi. Evrene “Bu yaz çok güzel geçecek” dileğini yollayarak bu yazının asıl konusuna geçiyorum.
Bahar aylarının yeşillendiren sergilerinden biri de 27 Nisan’da Tuba Kocakaya ve Lara Lakay küratörlüğünde açılan “Apartman” sergisi. Yeldeğirmeni’nde yer alan Apartman No:52’de açılan sergi, İstanbul’un kültür ve sanat hayatına alternatif bir sistem önerisinde bulunurken, ayrıştırılmış çağdaş sanat ortamını da birleştirmeyi amaçlıyor.
23 sanatçının yakın dönem eserlerinin yanı sıra sergiye özel ürettikleri yeni eserlerine de yer veren sergi kapsamında Ali Kanal, Z. Ayşe Hatipoğlu, Bedia Ekiz, Cansu Yıldıran, Cins, Dila Yumurtacı, Dinçer İşgel, Eşref Yıldırım, Gaye Su Akyol, Gökhan Deniz, Gökhan Deneç, Gökhun Baltacı, Güler Güçlü, Hakan Gürsoytrak, İris Ergül, Kıvılcım Güngörün, Leman Sevda Darıcıoğlu, Meltem Sarıkaya, Mustafa Horasan, Özgür Can Taşcı, Sevim Kaya, Tayfun Gülnar ve Zeynep Özkanca’nın çalışmaları yer alıyor. “Apartman”ı serginin küratörleri Tuba Kocakaya ve Lara Lakay’dan dinledik.
-
“Apartman” sergisi bir kamusal sanat projesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu fikrin ortaya çıkış hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?
“Apartman”, sadece bu sergi özelinde çıkan ve gelişen bir fikir oldu. Uzun yıllardır süregelen sistemler içerisinde, bağımsız kültür ve sanat organizasyonları da yaygınlığını yitirmeye, kurumsal özel yapılaşmalar ön plana çıkmaya başladı. Bu dönüşümün sonucunda da belli gruplaşmalar dışında kalan sanatçılar ve sanatseverler için hem ekonomik hem sosyal bağlamda demokratik olmayan bir ayrışma oldu.
“Apartman” bu anlamda, hem alternatif bir sistem yaratarak, tarihi dokusu ve hikâyesiyle sergi kurgusu ile bağlantılı olan bir bina üzerinden, çağdaş ve ayrıştırılmış sanat ortamını birleştiriyor hem de sanatçı, sanatsever, kent meraklısı gibi şehir kahramanlarının uzun sürmüş ayrılıklarını bitirip, tekrar bir araya getiriyor.
“İnsan Ne Zaman Evindedir?”
-
Sergi kapsamında eserleri yer alan sanatçıların apartman kavramıyla kurdukları diyaloglar neler?
Biz serginin kurgusunu oluştururken, Barbara Cassin’in “Nostalji” kitabından yola çıkarak “İnsan ne zaman evindedir?” sorusu üzerinde çalıştık. Bu soruyu evirdik, çevirdik, üzerinden yeni sorular çıkardık ve o soruların cevapları kimlerdedir diye sorguladık, yoldaşları topladık. Sergide yer alan sanatçı yoldaşlarımız da bu hikâyeyi ve eş zamanlı olarak sergiyi de büyüttüler. Bu açıdan sanatçıların kurdukları diyalogları en iyi ve en detaylı anlatacak olanın “apartman” olduğunu düşünüyoruz.
-
Sergide resim, heykel, video, yerleştirme sanatı, performans sanatı, grafiti ve ses olmak üzere farklı tekniklerle üretilmiş, disiplinlerarası birçok çalışma yer alıyor. Seçkiyi oluştururken neleri dikkate aldınız?
Küratöryel metin ortaya çıktıktan sonra derdimiz, tasamız belliydi: “Çünkü senin olduğun yer, benim evimdir.” Önceliğimiz kavramlar ve kelimeler üzerinden metni kendince kurgulayacak isimleri bulmaktı, öyle de oldu.
Yazı için çalışırken aklımızda Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuşun” adlı romanı vardı, ertesi hafta karşımıza serginin sanatçılarından Bedia Ediz’in rafında aklımızda yer eden bu kitap çıktı. Eşref Yıldırım ise sergi metninde de alıntısı olan Georges Perec’in “Uyuyan Adam”ını çok sevmişti. Tesadüfler ve eş zamanlılıklar, yani “Apartman”, seçkiyi oluşturdu.
Yeldeğirmeni: Karizmatik Bir Üvey Evlat
-
Serginin de yer aldığı Yeldeğirmeni, apartmanları ve tarihi dokusuyla ünlü bir İstanbul semti. Aynı zamanda birçok sanatçının atölyesi ve çalışma alanının yer alması açısından önemli bir muhit. Yıllar içinde geçirdiği dönüşüm de göz önüne alınacak olursa siz Yeldeğirmeni’ni günümüz perspektifinden nasıl değerlendirirsiniz?
Beyoğlu’nun son güzel günlerini gören kuşaktan biri olarak, Yeldeğirmeni’ni değerlendirmek bir yana, burayı korumalıyız. Çünkü biz değerlendirdikçe beton dökülüyor. Diğer mahvolmuş dönüşüm merkezlerine kıyasla, Yeldeğirmeni’nin gizemli formunu, kalesini koruyabileceğine ve hatta üstüne de koyabileceğine inanıyoruz. Henüz çoğunluk tarafından tam özümsenmedi, daha popüler grubun ilgisini çekmedi, karizmatik bir üvey evlat şimdilik
burası. Dileğimiz eylemi çoğalsın, daha çok şeyler yapılsın burada.
“Artık Yeni Şeyler Söylemek Gerek”
-
Bölünmüş duvarların ardında da olsa ortak bir yaşam alanı sunan apartman kavramından ilhamla sergi de ayrıştırılmış çağdaş sanat ortamını birleştirmeyi amaçlıyor. Buradaki “ayrıştırılmış” kavramı tam olarak neyi ifade ediyor, sergi nasıl bir birliktelik hedefliyor?
Aslında bu soru her röportajda çıkıyor fakat; hepimizin “ayrıştırılmış”ı gayet iyi bildiğine eminim. Biz seçim propagandası gibi çıkmadık bu işe, o yüzden amaç en basitçe; gel gezelim, kapının önünde sohbet edelim, bu ara neler düşünüyorsun, ne okuyorsun, neler üretiyorsun, beraber neler yapalım… O “ayrışık” dediğimiz noktada bunlar eksik kaldı. Artık herhangi bir bilindik galerinin açılışında kimlerin olacağını, kiminle ne konuşulacağını aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Sıkıldık, artık yeni şeyler söylemek gerek.
“Hep Beraber Bir Amaç, Bir Okul, Bir Eylemler Zinciri Kurmalıyız”
-
Sergi birlikte yaşanabilecek alanları keşfe çıkarıyor. Günümüzde birçoğumuzun oturduğumuz apartmanlardaki komşularımızı bile tanımadığımız düşünülürse sizce tam olarak hangi noktada eksiklik var bu “ortak yaşam” bilincinde?
Memed Erdener, derslerinden birinde çok güzel bir soru sormuştu, soru da sanırım, başka birine aitti: “Nasıl daha iyi karşılaşmalar yaratabiliriz?”. Müşterekliğin, sürdürülebilirliğin çokça konuşulduğu bir dönemde en bencil, en çıkarcı notaları çaldığımız oluyor. Covid-19 sürecinde seçici olmak zorunda olduğumuz için paylaşacağımız her şeyden keyif alacağımızı bildiğimiz insanlarla bir araya geliyoruz, bu açıdan faydalı bir etkisi olduğunu düşünüyoruz. Artık bir şeyler yapmalıyız; usandığımız, lanet ettiğimiz tüm düzenlerin üstüne hep beraber bir amaç, bir okul, bir eylemler zinciri kurmalıyız. Sanat bu aksiyonları her daim destekledi ve destekleyecek, fıtratında var.
Alternatif Bir Kentsel Dönüşüm Modeli
-
Apartman No:52 sergi sonrasında da mimar Hayri Ödensoy tarafından restore edilmesinin ardından yaşamaya devam edecek. Bize Apartman No:52’nin gelecek planlarından bahsedebilir misiniz?
Mimar Hayri Ödensoy, Apartman No:52 ile sergi sonrasında mimari proje olarak; sergi, atölye çalışmaları ve misafir sanatçı programlarına ev sahipliği yapmaya devam eden, mahalle deneyimi ve ortak üretime olanak sağlayan, alternatif bir kentsel dönüşüm modeli sunmayı hedefliyor.
-
Sergi açıldıktan üç gün sonra yeni bir kapanma sürecine girdik, bu durumda tekrar ne zaman gezebileceğiz “Apartman”ı?
Sergimiz açıldı, 28 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir.