Kutup Ayısıyla Empati Kuramayınca…

/

 

“In the Eyes of the Animal”da ki amacımız diğer canlıların evrimle beraber ustalaştıkları inanılmaz yetilerini göstererek insanların onlarla empati kurabilmelerini sağlamak. Hayatınız boyunca hiç karşılaşmadığınız bir kutup ayısıyla empati kuramıyorsanız Yedinci Kıta’nın pasifik okyanusunda belirmesine çok da şaşırmamak gerek!”

 

İngiliz sanat kolektifi Marshmallow Laser Feast, teknoloji, data, bilim ve sanatı bir araya getiren, “virtual reality”  çalışmalarıyla biliniyor. Kolektif, Ağaca Övgü (Treehugger) ve Bir Hayvanın Gözlerinden (In The Eyes of the Animal) isimli sanal gerçeklik deneyimlerini OMM’nin açılışında seyircilerle paylaştıkları günün ertesinde Ersin Han Ersin’e ulaştık ve özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

In the Eyes Of The Animal Series

Marshmallow Laser Fesat tam olarak ne zaman kuruldu,  ekipte kaç kişi var?

MLF, 2011 yılında Londra da kuruldu. Şuanda ben ve iki sanatçı ortağımla beraber 10 kişilik bir ekip ile çalışıyoruz.

 

Siz ne zaman bu ekibe katıldınız?

Aslında ekiple başından beri proje bazlı çalışıyorduk ancak 2015 yılında partner olma karar aldık. “In the eyes of the Animal”ı ( Bir Hayvanin Gözünden) yaptıktan sonra.

 

“Tree Hugger” ve “In the Eyes of the Animal” serilerini anlatır mısınız? İzleyici ne yaşıyor?

İki projede insan olarak günlük duyularımızın ötesindeki bir dünyaya bakma fikriyle ortaya çıktı. “In the Eyes of the Animal”da Grizedale ormanını 4 canlının gözünden görebilecekleri bilimsel verilerin sanatsal bir yorumu. Bir sivrisinek olup karbondioksiti görebilirken bir yusufçuğa dönüşüp ışığın tüm dalga boylarını tecrübe edecekler yada bir baykuşun dürbün gözleriyle ormanı izleyebilecekler. “Treehugger” (Ağaca Övgü) ise dev sekoya ağacının içine girip bir damla suyun peşine takılıp, 100 metreyi bulan en üst dallarına kadar ulaşabildikleri çok duyulu bir tecrübe. Her iki projenin üretiminde kapsamlı bir veri toplama süreci ve Salford Üniversitesi’nin ve Doğal Tarih Müzesinin bilimsel danışmanlığıyla gerçekleşti. 3 boyutlu taramadan binoral ses kayıtlarına kadar doğanın özüne sadık kalmaya çalıştık.“Treehugger” da beraber çalıştığımız kompozitor Mileece I’anson ağaçların ve bitkilerin bio sinyallerini kayıt edip bunları harmonize ederek ses tasarımı yarattı. Böylece  İzleyiciler verilerin yorumları ile oldukça sakinleştiren bir orman ritmini deneyimleyebilecekler.

Treehugger’ın Enstelasyonundan.

OMM açılış gecesinde ki deneyimiz nasıldı?

Kurulum sürecinden itibaren tanık olduğum inanılmaz kolektif emeğin sanat severlerle buluşması hepimiz için çok heyecan vericiydi. Her detayı özenle kurgulanmış bir gecede “Treehugger” ve “In the Eyes of the Animal”ın da Türkiye’de ilk defa bu ölçekte bir yerleştirmeyle izleyici karşına çıkması bizim adımıza guru verici. Yerleştirmenin etrafında konuklarla bütün gece biyoloji ve botanik konuşmak sanırım benim için gecenin en güzel yanıydı.

 

“Antroposen’in en önemli nedenlerinden biri insanoğlunun kendisini doğal sistemlerin tamamen dışında konumlandırması. Bu konumlandırma hayvan haklarının vahşice ihlalinden tutunda, ormansızlaştırmaya kadar iklimleri derinden etkileyen korkunç sonuçlar doğuruyor.”

 

Bu yıl İstanbul Bienali’nin teması Yedinci Kıta. Bienal, İnsan türünün doğayı ve tüm canlıları nasıl sömürdüğünü, dünyayı nasıl kirlettiğini konu alıyor. MLF ve bünyesinde hazırladığınız “Tree Hugger” ve “In the Eyes of the Animal” bu konulara nasıl değiniyor indirek ve direk olarak?

İlginizi çekebilir:  Görünmez Kentler

Antroposen’in en önemli nedenlerinden biri insanoğlunun kendisini doğal sistemlerin tamamen dışında konumlandırması. Bu konumlandırma hayvan haklarının vahşice ihlalinden tutunda, ormansızlaştırmaya kadar iklimleri derinden etkileyen korkunç sonuçlar doğuruyor. “In the Eyes of the Animal”da ki amacımız diğer canlıların evrimle beraber ustalaştıkları inanılmaz yetilerini göstererek insanların onlarla empati kurabilmelerini sağlamak. Hayatınız boyunca hiç karşılaşmadığınız bir kutup ayısıyla empati kuramıyorsanız Yedinci Kıta’nın pasifik okyanusunda belirmesine çok da şaşırmamak gerek! “Treehugger”ın konu aldığı dev sekoya ağaçları dünyaya gelmiş en büyük tekil organizmalar, yaklaşık 3500 yaşına kadar yaşayabiliyorlar. Modern hayatın içindeki dikkat genişliği bizi sürekli kısa sureli geçici planlar yapmaya itiyor, derin zaman’ı anlamadan iklim değişikliklerinin asıl etkilerini kavramak mümkün değil. Bu nedenle dev sekoya ile yüzleşmenin, kendi varlığınızı onun içinde somutlaştırmanın derin zamanı anlamamıza yardım etmesini umuyoruz.

 

Sadece Bienalin teması olarak değil ama okyanusları ve dünyayı nasıl kirlettiğimiz yaşadığımız son 50 yıla belki damga vuran ve giderek kötüleşen en önemli sorun. MLF olarak bu üretim yaparken bu gerçeği nasıl konumlandırıyorsunuz? 

Bunu iki şekilde kategorize edebiliriz bir tarafta seçtiğimiz konular ve bunların iletişim biçimleri diğeri ise aktif olarak prodüksiyon sürecinde dahil ettiğimiz adımlar ve önlemler.2018 yılında Kanada da yaptığımız “A Colossal Wave”  (Bir Dev Dalga) projesi tam olarak pasifik okyanusundaki yüzen plastik kıtaya odaklanıyordu. Gelecekte geçen spekülatif bir iş olarak asit yağmurlarından bir şemsiye ile korunduğunuz, plastik ile beraber evrilerek mutasyona uğrayan yarı insan yarı plastik canlıları konu alıyordu. Bu projeyi Montreal ve SXSW Austin de izleyiciyle buluştu ve amacımız genel olarak felaket iletişimine farklı bir bakış getirerek konuya ilgisi olmayan yada iklim inkarcılarıyla bir diyalog başlatabilmekti. Çünkü kutuplaşmış politik sistemlerin içinde insanlığın tamamını ilgilendiren bu konuları konuşabilmek için yeni bir dile ihtiyacımız var.

Ayrıca stüdyo olarak yeni bir pratiği benimsiyoruz;

Yakın zamanda ürettiğimiz her projenin karbon salınımını hesaplayıp ağaçlandırma ile dengeliyoruz ve bu karbon salınım miktarlarını halk ile  paylaşmayı planlıyoruz çünkü yeni bir norm olarak işin içeriği, boyutu ve bütçesi kadar üretiminin doğaya etkisinin de her diyaloğun bir parçası olması gerekiyor.Bunun haricinde Londra tabanlı çevre vakfı Julia’s Bicycle’in belirlediği Sürdürülebilirlik Prodüksiyon Rehber’ini ürettiğimiz her projeye daha fazla entegre etmeye çalışıyoruz. Kültür, Sanat ve Teknoloji alanında çalışan her kesimin bu normları benimsemesi İklim değişikliği ve iklim iletişimi açısından hayati bir öneme sahip. Daha fazla bilgi için tıklayınız.

Previous Story

Akaretler’de Sanat Haftası

Next Story

Gerçeklikten de Öte

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights