İnsan Kalabilmek ve Tekinsiz Bir Vadide Sanat

Sanat, yapay zekâyla bir araya geldiğinde bu bilim kurgu mudur? Romanlara, filmlere, TV dizilerine, görsel sanatlara bakıldığında böyle bir tanım olduğu aşikâr. Ancak, San Francisco’daki De Young Müzesi’nde açılan ‘Uncanny Valley: Being Human in the Age of AI’ (Tekinsiz Vadi: Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak) sergisi bu ilişkilendirmeyi bozmayı amaçlıyor.

Sergiye ismini veren ‘Uncanny Valley’ son zamanlarda daha sık kullanılan bir kavram. Örneğin Almanya’da geçen aylarda, Rimini Protokoll Tiyatro Kolektifinden yönetmen Stefan Kaegi ve yazar Thomas Melle, sahnede insansı bir robot kullanarak sanatta yapay zekâyı sorguladılar. Yazar Anna Wiener ise ‘Uncanny Valley’ isimli kitabında teknoloji şirketlerde yaşadıklarını ve hayal kırıklıklarını anlattı.

Robotik ve otomasyon alanındaki öncü çalışmalar yapan Japon robotist Masahiro Mori’yse kavramı daha 1970’lerde kullanmıştı. Masahiro Mori, ‘Uncanny Valley’ kavramını, insanların, insansı makinelerle karşılaştıklarında yaşadıkları varoluşsal belirsizlik alanı olarak tanıtmıştı. Kavram, insanlar ile insanların fiziksel ve zihinsel özelliklerini taklit eden özerk makineler arasındaki tedirgin ilişkiyi tanımlamak için o zamandan beri bir metafor olarak kullanılıyor. Kavramın çerçevesi zamanla bilgisayarların, bulut bilişimin, çevrimiçi arama motorlarının ve veri kümelerinin hızla gelişmesiye ve tüm bu teknolojilerin satın alınabilir olmasıyla genişledi.

‘Uncanny Valley’ olarak kavramsallaştırılan hipotez animasyon filmler, robotlar, akıllı uygulamalar veya maketler gibi yapay insan formlarının, insana çok fazla benzemeleri halinde, benzerliğin kritik bir andan sonra insanlarda ürküntü veren hisler yarattığını öne sürüyor. Dolayısıyla kavram insan kabulünde bir boşluğu da ifade ediyor, yani robotlar ve hatta dijital asistanlar insandan önemli ölçüde farklı olduğu sürece, insanlar onları daha fazla kabul ediyor. Ancak bu his, yapay insan formlarının insanla “eşit oldukları” tehdidini de içinde barındırıyor; tekinsiz olması ve ürküntü vermesi bundan.

Fonetik açıdan ‘Uncanny Valley’ ile ‘Silicon Valley’ birbirine epey yakın. Dolayısıyla sanat ve yapay zekâ arasındaki ilişkiyle en geniş anlamda ilgilenen De Young Müzesi’ndeki sergi için bu isim neredeyse biçilmiş kaftan. Nitekim sergi, De Young Müzesi’nin Silikon Vadisi’ne olan yakınlığından yararlanıyor.

Sergi, teknolojik yenilikler kimliğimizi ve toplumları şekillendirmeye devam ettikçe, insan olmanın veya insan olarak kalmanın ne demek olduğu sorusu etrafındaki tartışmaya odaklanıyor. Sergideki yapıtlar, insanlarla yapay zekâ ve akıllı makineler arasındaki ilişkiyi sanatsal bir mercek altında inceleniyor. Serginin organizatörü olan San Francisco Güzel Sanatlar Müzeleri’nin Direktörü Thomas P. Campbell de “Teknoloji yapay zekâyla hem yeni olasılıklar hem de endişeyle dolu bir gelişme yaratarak dünyamızı değiştiriyor” diyor. Sergi, bu gerilimin sanatsal olarak keşfedilmesine olanak tanımak için insan ve makinenin geleceği hakkında zorlu sorular soruyor.

İlginizi çekebilir:  Richter İmzalı Edisyonlar Evsizler İçin Satıldı

De Young Müzesi’nin birinci katından müzenin heykel bahçesine uzanan sergi, yapay zekâ tarafından ortaya konan felsefi, politik ve poetik sorularla sorunları araştırıyor. Teknolojik hayal gücüyle çağdaş metaforlar üzerine inşa edilen dijital alter ego, sürü zekâsı modeli, veri algoritması gibi kavramlar serginin konusu. Yapıtlar, insanlar ve makineler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için yeni bir görsel kelime dağarcığı öneriyor.

Sergide Zach Blas, Ian Cheng, Simon Denny, Stephanie Dinkins, Lynn Hershman Leeson, Pierre Huyghe, Christopher Kulendran Thomas, Annika Kuhlmann, Agnieszka Kurant’ın da aralarında bulunduğu sanatçıların işleri sunuluyor.

Zach Blas, “The Doors” Fotoğraf: Gary Sexton. Fine Arts Museums of San Francisco arşivi.

Örneğin, Zach Blas’ın ‘The Doors’ enstelasyonu, yapay zekâ gelişiminin merkez üssü Silikon Vadisi’nin kurum kültürüne gönderme yapıyor. Blas, “akıllı ilaçlar” denilen nootropiklerin yaygın kullanımını ele alıyor ve teknoloji şirketlerinin kurumsal hedeflerini desteklemek için karşı-kültür fikirlerini nasıl kullandığına odaklanıyor. Ziyaretçiler, cam panellere yansıtılan videolarla çevrelenen yapay bir bahçeye adım atıyor; psikedelia duygusu taşıyan enstalasyon, izleyenlerde yeni “algı kapıları” açmayı hedefliyor.

Sergideki birçok eser kolektif zekânın biçimlerini de irdeliyor. Ian Cheng’in dijital olarak simüle edilmiş yapay zekâ yaratığı ‘BOB’ (Bag of Beliefs), silikon zekâ formlarının birbirine bağımlılığına odaklanıyor. ‘BOB’un, büyümesi, davranışı ve kişiliği, ziyaretçilerin kolektif etkileşimiyle şekillendiriliyor.

 

Simon Denny, “Amazon worker cage patent drawing as virtual King Island Brown Thornbill cage (US 9,280,157 B2: “System for
transporting personnel within an active workspace”, 2016)”
Fotoğraf: Gary Sexton
Fine Arts Museums of San Francisco arşivi.

Simon Denny’nin sergide yer alan kafesiyse özellikle işgücü, kaynaklar ve otomasyonun kesişimini inceliyor. Denny, Amazon tarafından insan işçileri içerecek şekilde dosyalanmış, gerçek dışı bir makine patentine dayanan kafes benzeri bir heykel sunuyor. Veya Lynn Hershman Leeson’un kurulumu ‘Shadow Stalker’, izleyicilere dijital egolarına, yani çevrimiçi oluşturdukları veri izine göz atma imkânı tanıyor.

Makine öğreniminin kötü niyetli potansiyeline karşı çıkan bağımsız araştırma ajansı Forensic Architecture, dünyadaki insan hakları ihlallerini araştırmak için bir uygulamaya öncülük ediyor. ‘Model Zoo’, bu tür suçlarda kullanılan nesneler için çevrimiçi görüntüleri taramak için geliştirilmiş bir grup algoritmik model sunuyor. Christopher Kulendran Thomas’ın, Annika Kuhlmann ile işbirliği içinde oluşturduğu videosu ‘Being Human’ ise makineler insan kavrayışını daha ikna edici bir şekilde sentezleyebildiğinde, insan olmanın ne anlama geleceğinin felsefi sorusunu cevap arıyor.

Sergide ortaya konulan bağlam, insan makine ilişkisi açısından kritik. Ancak küratör Claudia Schmuckli, yapay zekâya sadece teknoloji karşıtı bir tavırla yaklaşmıyor, aksine sergiye katılan sanatçılar algoritmalarla oynuyor ve izleyiciyi şaşırtmak veya rahatsız etmek için yapay zekâ yöntemlerini kullanıyorlar.

‘Uncanny Valley: Being Human in the Age of AI’, 25 Ekim’e kadar San Francisco’daki De Young Müzesi’nde açık kalacak.

Previous Story

Art Basel Hong Kong Bu Kez Dijital

Next Story

Halkın Bulduğu ‘Hazine’ler

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights