5 Duyuya Hitap Eden Sergi, Kapılarını Açmaya Hazırlanıyor

/
Sanatçı Özge Günaydın, soyu tükenen canlılara ve gezegenimizin yok oluşuna dikkat çeken kişisel sergisi “Rhinos Back in Town”da, doğa ile yüzeysel olarak kurduğumuz ya da kuramadığımız ilişkiyi, içinde bulunduğumuz zaman dilimine bağlı olarak düşünsel ve sezgisel olarak ele alıyor. Ve dünyanın altıncı büyük kitlesel yok oluş evresinde olduğunu, nesli tükenen gergedanlar üzerinden irdeliyor. Masterpiece Hall Sanat Yönetmeni Ayça Okay tarafından organize edilen, müziklerini Fransız besteci ve prodüktör Charles Mondon’un yaptığı “Rhinos Back in Town” sergisi; resim, heykel, dijital manipülasyon, enstalasyon, video art ve görüntü yönetmenliği Ersan Bayraktar’a ait bir belgeselden oluşuyor. Nef’in ana sponsorluğunda gerçekleşen serginin küratörlüğünü ise Denizhan Özer üstleniyor.  “Rhinos Back in Town” (Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor), 15 Haziran’dan eylül ayına kadar Masterpiece Hall-Maslak’ta sanatseverlerle buluşacak. Dileyenler, sergiyi online olarak da gezme şansına sahip. “Rhinos Back in Town by Özge Günaydın” isimli YouTube kanalı üzerinden ya da bu linke tıklayarak sergiyi online olarak görmek mümkün.
Özge Günaydın’la sergi, doğa ile ilişkimiz ve dijitalleşen sanat ortamı üzerine konuştuk…
  • İnsanların doğadan uzaklaşması ve bu durumun neden oldukları konusu, son dönemde sanatçıların ele aldığı temalardan biri olarak öne çıkıyor. Yaşadığımız dönemde karşımıza çıkan hangi durumlar/duygular/eksiklikler sizi bu temalar üzerinde düşünmeye ve üretmeye itti?  

Açıkçası insanların hem kendi cinsine hem de çevreye ve doğa olaylarına karşı duyarsız, umursamaz tutumları bu üretimlerin dışa vurumuna sebebiyet verdi diyebiliriz. Günümüzde odaklandığımız tek şey tüketim ve belli bir çarkın içinde kalmak. Üretmek, korumak arka planda kalıyor. Hayatlarımızı sadece kazan-harca üzerine sürdürüyoruz. Bir yerlerde insanlar açlıktan ölüyor, kirli sulardan zehirleniyor, hayvanların nesli tükeniyor ama bizim umurumuzda değil. Sabun köpüğü hayatlar yaşıyoruz. Çünkü kapitalist düzen bize bunu emrediyor. Unutmaya şartlanmış gibiyiz. Adeta robot gibi… Bunları gözlemlemek ve biriktirmek bugün gördüğünüz dışa vurum.

“Eserlere dokunabileceksiniz. Dokunanın, düşünmeden kalması imkansız”

  • “Rhinos Back in Town” sergisinin farklı yönlerinden biri, izleyicilerin beş duyusuna hitap etmesi olacak. Bu fikir nasıl gelişti? Seyircinin görüp, duyup, tadıp, koklayıp, dokunarak gezdiği bir sergi deneyiminin etkileri neler olacak?

Konukların sergiyi gelip, sadece bakıp gitmelerini istemedik. Soyu tükenmekte olan gergedanlar üzerinden, uzak düştükleri doğayı ve doğa ananın çektiği acıyı anlamalarını istedik. En başta içeri girdiğinizde sizi kırsal alanlara taşıyacak bir koku ile karşılaşacaksınız. Eserleri görürken aynı zamanda onlara dokunabileceksiniz. Özellikle 2 metreye 4 metre olarak bire bir ölçüde tasarladığım dev gergedana… Dokunanın; düşünmeden, hissetmeden kalması imkansız. O zararsız canlılarla bir şekilde iletişim kurmalarını, onları hatırlamalarını istedik. Bütün bunlar olurken fonda Fransız besteci ve prodüktör Charles Mondon’un müziği eşlik edecek size. O müzikte gergedanların çığlıklarını da duyacaksınız. Ve arzu edenler, gergedanlar ne yiyorsa onları tadacak. Otobur hayvanlardır; biz de konuklara elma, portakal vb. ikram edeceğiz. Bu sergi 5 duyuya birden hitap etmek üzere tasarlandı. Resimler, heykeller, eski monitörlerde izleyeceğiniz video artlar, enstalasyonlar, sizi girişte karşılayan dev gergedan, öte yandan görüntü yönetmenliği Ersan Bayraktar’a, yönetmenliği ise bana ait olan küratörüm Denizhan Özer danışmanlığında büyük uğraşlarla hazırladığımız duvarda dönecek belgesel filmimiz, ikramlarımız, kokumuz, müziğimiz, bunların hepsi ziyaretçilere özel bir deneyim yaşatmak ve hep birlikte gezegenimizi korumak adına farkındalığımızı arttırmak adına yapıldı. En büyük arzum bu.

  • İlk kez kendine has, özel bir kokusu olan bir sergi gerçekleştiğini vurguluyorsunuz. Koku Kültürü Derneği kurucusu, koku uzmanı Bihter Türkan Ergül’ün tasarladığı sergi kokusu, gezenleri ne şekilde etkileyecek? 
İlginizi çekebilir:  CIA Merkezindeki 'Gizemli' Heykelin Sırrı Çözülmeyi Bekliyor

Şehir hayatında ormanın, ağacın, çiçeğin kokusunu unuttuk. İçeriği girdiğiniz andan itibaren izleyiciye bunu hatırlatmak istiyoruz. Bihter Hanım ile beraber çok uzun süre çalışılmış ve emek verilmiş bir proje. Küratörümüz Denizhan Özer, küratör yardımcımız Ayça Okay ile beraber aylar süren test aşamaları sonucunda ortak kararımızla seçtiğimiz bu kokunun izleyicinin ruhuna dokunmasını ümit ediyoruz.

“Sanat artık hem sokakta hem ekranımızda”

  • Doğanın sizin üretiminize ve genel olarak ruh halinize, kendi özel dünyanıza etkisi nasıl oluyor? Hangi şekillerde size ilham kaynağı oluyor?

Doğayı izlemek başlı başına bir ilham kaynağı… Doğanın mucizeleri ve bize kattıkları hem şükür hem de takdir sebebim. Küçük bir bahçem var ve her sene orada tohumdan sebze yetiştiriyorum. Onların gelişimi ve büyümesini izlemek bile yeterli derecede ruhumu coşturuyor. Bunun yanı sıra Denizhan Hoca ile beraber geçen sene Karadeniz’de yaptığımız land art (arazi sanatı) çalışması ise doğayla olan ilişkimi iyice perçinledi.

  • Pandemi nedeniyle pek çok alanda dijitalleşme daha da hızlandı. Online sergiler, virtual turlar ya da içerikte dijitale ağırlık verme gibi sonuçlarını gördük. Bu anlamda gelecek için nasıl bir sanat ortamı tahayyül ediyorsunuz? 

Dijitalleşmenin hızlanmasına ‘sanat’ adına seviniyorum. Artık kilometrelerce yol alıp, yerinde ziyaret etme imkanımızın olmadığı, dünyanın dört bir köşesindeki sanat eserleri bizzat ayağımıza geliyor. Gezmediğimiz müze, izlemediğimiz festival filmi kalmadı; kalmasın da zaten. Herkes cep telefonlarından, bilgisayarlarından anlamsız şaka videoları izleyeceğine, sanata baksın. Gönlümden geçen budur. Gelecek için de kamuya açık alanlarda gerek dijital, gerek 2 ve 3 boyutlu daha çok sanat eseri göreceğimizi düşünüyorum. Sanat artık hem sokakta, hem ekranımızda. Ve uzun eğitimler almaya ya da birilerinin bazı etiketler takmasına gerek kalmadan, herkes kendi dünyasını farklı yapıtlarla ortaya koyacak.

Biz de sergimizin açılışını 20 Mart’ta yapacaktık. 1.5-2 senedir hazırlandığım bir çalışmaydı bu. Tabii mecburen -serginin kurulumunu yaptığımız halde- beklemeye aldık. Ama Covid-19 sürecinde boş da durmadık. Önce sergi kapsamında hazırladığımız belgeseli televizyon kanalları ve sosyal medya aracılığı ile izleyicilere sunduk. National Geographic Türkiye dahi yer verdi belgesele. Ardından hemen sergimizi çevrimiçi olarak hazırladık. Küratörümüz Denizhan Özer anlatımıyla, masalsı bir girişle başlayan film 7 dakika boyunca sergiyi, eserlerin de ayrıntıları ile izleyiciye sunuyor. Biz çok sevdik. Tabii şimdi kısmen de olsa normale döndük. Bir çeşit tanıklık etme süreci olarak kurguladığımız, kendi gerçeğini unutarak doğadan uzaklaşan insana kendini hatırlatmasını umduğumuz sergimiz, 15 Haziran’dan itibaren Eylül ayına kadar Masterpiece Hall-Maslak’ta her gün 11.00-20.00 saatleri arasında randevu sistemiyle ziyaret edilebilecek.

“Rhinos Back in Town” sergi alanından bir görünüm.
Previous Story

Filmlerini Floyd’a Adadı: Eğer Sen Büyük Ağaçsan Bizler De Küçük Baltayız

Next Story

Oğlu Anlatıyor: Orhan Kemal’in Kadın Kahramanlarında Umut Daha Fazla

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights