“Ermeniler tarih boyunca el işçiliklerindeki maharetleriyle bilinegeldi. Alet kullanma becerileri, yaratıcı olmaları ve çalışkanlıkları sayesinde dünyanın her köşesinde, farklı milletlerden ve kültürlerden insanların arasında, kendi kimliklerini koruyarak yaşayabildiler. Usta, yaratıcı emektir. Usta üretime kendinden parça katandır. Bu yüzden her usta bir parça sanatçıdır. 1915 Techir Kanunu’ndan bazı Ermeni ustaların muaf tutuldukları biliniyor. Hayatta kalan bu ustalar zamanla İstanbul’a göç ettiler ve burada yüzlerce kalfa ve çırak yetiştirdiler. Emek ve emekçilerin şehrin ve teknolojinin geçirdiği değişimle birlikte giderek daha az görünür oldular İstanbul’da. Öte yanda Ermenilerin nüfusu da İstanbul’da hızla eriyor. Bu iki gelişmeyi birlikte değerlendirince, çok yakında kadim ustalık bilgisini sürdüren Ermeni usta kalmayacak.”
42 Ermeni Usta
Tam da sergi için yazdıkları metinden hareketle, sekiz Ermeni fotoğrafçının oluşturduğu Bolis Lusadu Kolektifi, bir buçuk yıl emek verip 42 Ermeni ustanın kapısını tek tek çalıp hepsini ekmek teknesinde fotoğrafladı, Usta Ellerin Sihri sergisini de 29 Mayıs’ta açtı. Kuyumcu, demirci, terzi, tamirci, saatçi, ciltçi, şapkacı, diş teknisyeni, tornacı, derici, tamirci, marangoz ve tornacı son Ermeni ustaların “sanat üreten emekçi ve hünerli elleri” 13 Temmuz’a kadar Tütün Deposu’nda görülebilir. Arman Camgözoğlu, Berge Arabian, Dikran Dülgeryan, Edmon Sefer, Garo Miloşyan, Mıgırdiç Arzivyan, Nuran Akkaya ve Sarkis Baharoğlu’ndan oluşan Bolis Lusadu Kolektifi, sorularımızı yine kolektif bir çalışmayla cevapladı.
Bolis Lusadu’yu anlatabilir misiniz? Ne anlama geliyor, ne zaman kuruldu, neden kuruldu, neler yaptı, neler yapacak? Neden böyle bir ihtiyaç duyuldu? Ve tabii neden hiç kadın fotoğrafçı yok?
Bolis Lusadu’nun tam bir Türkçe karşılığı yok. Bolis İstanbul demek, lusadu ışık veren, ışık kaynağı. Aslında İstanbul’da yaşayan fotoğrafçıların kurduğu bir kolektif. Lusangar, Ermenice fotoğraf demek, lusangariç fotoğrafçı. Bundan yola çıkarak Bolis Lusadu dedik. Bolis Lusadu, içinden geldiğimiz toplumun ve yaşadığımız şehrin hikâyelerini anlatmak amacıyla kuruldu. Amatör veya profesyonel tüm Ermeni fotoğrafçılara açık bir kolektif. Belgesel fotoğrafçılığın temel ilkelerini benimseyen ve fotoğrafçılığın estetik anlatımına önem veren bir topluluğuz. Yani kısaca, hakikati özgün ve yeni bir dille anlatmak istediğimizi söyleyebiliriz.
Farklı Fotoğraf Yaklaşımları
İlk kapsamlı toplantımızı yaklaşık bir buçuk yıl önce yaptık ve o günden bu yana düzenli şekilde toplanıyoruz. Grubumuzda fotoğrafçılığın farklı alanlarında uzmanlaşmış kişiler var: Foto muhabiri, ürün fotoğrafçısı, düğün fotoğrafçısı, belgesel fotoğrafçısı, reklam fotoğrafçısı, sahne fotoğrafçısı gibi. Birlikte çalışmanın yollarını arayıp deneyimlerimizi aktararak kapsayıcı bir çalışma ortamı oluşturmaya gayret ediyoruz. Farklı fotoğraf yaklaşımlarına sahip üyelerin ortak emeğinden doğan anlamlı projeler, topluluğumuzu kültürel olarak zenginleştirecek ve güçlendirecektir.
Ermeni toplumu içerisinde çok değerli kadın fotoğrafçılar var. Onlardan biri olan Silva Bingaz, sergide eseri olmasa da toplantılarımıza katılıyor ve deneyimlerini aktarıyor. Moda, mimari ve ürün çekimi konusunda önde gelen isimlerden biri olan Daçya Lisan da kolektifimizin bir üyesi… Onların dışında, kolektifin kuruluşunda yer alan kadın fotoğrafçılar mesleklerine ve kişisel projelerine odaklandıkları için projeye aktif olarak katılamadılar ve bu sergimizde yer almadılar. Yine de toplumda kadın fotoğrafçı sayısı az ve kolektif olarak yakın gelecekte buna yönelik özel bir çalışma yapmayı düşünüyoruz.
“Usta Ellerin Sihri” sergisinin çıkış noktası nedir?
Kolektifimizin ilk sergisi için bu temayı seçmemizin birkaç nedeni var. Ülkemizde ve şehrimizde Ermenilere karşı önyargı maalesef hala çok yaygın. Biz sergilenen eserlerle, Ermeniler kimdir, ne yapar, nasıl yaşarlar sorularının en yalın cevabını vermeye çalıştık. Dolayısıyla bu sergiyi, İstanbullu Ermeniler olarak bizlerin, kendimizi tanıtmak ve anlatmak için sürdürdüğü çabanın bir parçası olarak görmek mümkün…
Diğer taraftan hızla değişen ve dönüşen şehrimizde, hayatımızdan çıkan mesleklere ve insanları da onurlandırmak istedik. Teknolojinin geçirdiği değişimle birlikte emekçilerin daha az görünür olduğu İstanbul’da, diğer taraftan Ermenilerin nüfusu da hızla azalıyor. 20 yıl önce 70 bin olarak telaffuz edilen Ermeni nüfusunun bugün 40 binlere düştüğü tahmin ediliyor. Bu iki gelişmeyi bir arada ele alarak, kadim ustalık bilgisini taşıyan son Ermeni ustaları fotoğraflayıp önemli bir arşiv çalışmasına imza attığımızı düşünüyoruz.
Sergiden hareketle “Usta Eller” deyince ne anlamalıyız? Mutlaka başka birçok usta vardı ama sergi için seçtiğiniz ustaların özelliği nedir?
Biz sergiyi, maddeyi ve malzemeyi şekillendiren, dönüştüren ve işleyen ustalar üzerine kurduk. Bu işlemlerde makine kullanan ama ürününe kendinden bir parça katan insanları konu aldık. Sergide 42 usta ve fotoğraf var ancak koleksiyonumuzda daha fazla ustanın portresi mevcut. Sergiden sonra da konu üzerine çalışmaya devam edeceğiz. Mümkün olduğunca çok ustaya ulaşmak istiyoruz.
Sergideki ustalar, çalışma alanıyla özdeşleşen mesleklerden geliyor. Dolayısıyla bir onları, çalıştıkları alanı kapsayarak görselleştirdik. Fotoğraflara bakanların, ustaların gözünde ve atölyenin duvarlarında yılların yorgunluğunu hissettirmeye çalıştık.
Kolektifteki herkesin farklı işleri olduğunu düşünürsek, sekiz sanatçının tek tema altında iş üretmesi nasıl sağlandı?
Çok zor olmadı. Belki konunun nostaljik gelmesi veya belki vefa duygusuyla kolektifin her bir üyesi seçilen temayı hemen benimsedi. Herhangi bir karar alınmamış olmasına karşın bir iki istisna hariç tüm fotoğrafçılar siyah beyaz eser üretti bu sergi için. Yani güçlü bir hissiyat birliği oluştu aramızda ve bu da genel olarak ortaya uyumlu bir koleksiyon çıkardı. Ermeniler doğal olarak etnik ve dini kimlikleri üzerinden tanımlanıyor. Emekçi yönümüz çok az ve genelde bireysel işler veya başarılar üzerinden görülüyor çoğu kez. Bu sergide Ermenilerin emekçi yönünü anlatarak insanlar arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmak istedik.
Genel çerçeveye bakarsak, İstanbul’daki Ermeniler de azalıyor, Ermeni ustalar da ve elbette yaptıkları ustalıklar da. Bir tür arşiv, bellek çalışması da denilebilir mi sergi için?
Görsel açıdan bakarsak evet diyebiliriz. Biz günümüzün son kuşak Ermeni ustalarını fotoğraflayarak önemli bir doküman oluşturduk. Ama bu, bellek çalışması demek için yeterli görülmeyebilir. Ustalarla uzun görüşmeler yapıp kayda almak ve arşivlemek gerekir ki bu ciddi bir emek ve zaman gerektirir…
Bundan sonraki projeniz nedir?
Yaşayan Ermeni fotoğrafçıların eserlerinden oluşan bir koleksiyon oluşturmak en büyük hedefimiz. Biz sadece Ermenilerin değil, bu şehir ve ülkedeki tüm insanların insan yaşamını gösterecek daha büyük bir arşiv oluşturmak istiyoruz. Üyelerimiz halihazırda Türkiye’deki birçok farklı topluluğun yaşamını belgeliyor ve bu çalışmaya yine de devam edecekler. Eğitsel çalışmalarda bulunmak; atölyeler ve söyleşiler düzenlemek de istiyoruz. Ustalar serimizin kitabı üzerinde çalışma yapıyoruz. Benzer temalar üzerine çalışarak, toplumumuzu anlamaya ve anlatmaya da devam etme niyetindeyiz…