Avrupa’nın kültür başkentleri 2026’ya güçlü ve iddialı sergi programlarıyla giriyor. Rönesans’ın kurucu ustalarından Barok dönemin uzun süre göz ardı edilmiş figürlerine, yaşayan efsanelerden disiplinlerarası çağdaş üretimlere uzanan bu seçki; müze ve sanat kurumlarının yıl sonu ile yeni yıl eşiğinde sunduğu öne çıkan sergileri bir araya getiriyor. Bu dönemde sergiler, yalnızca görsel bir deneyim sunmakla yetinmiyor; sanat tarihine, kolektif hafızaya ve bugünün kültürel iklimine farklı açılardan bakmayı da mümkün kılıyor. Floransa’dan Paris’e, Basel’den Berlin’e uzanan bu derleme, 2026’ya girerken Avrupa’daki sergi takvimini takip etmek isteyenler için bir iz sürme alanı açıyor.

1. Fra Angelico – Palazzo Strozzi & Museo di San Marco, Floransa
Erken Rönesans’ın en önemli figürlerinden Fra Angelico’ya adanmış bu kapsamlı sergi, 25 Ocak 2026’ya kadar sanatçının yaşadığı ve ürettiği şehir olan Floransa’da, iki ayrı mekânda izlenebiliyor. Palazzo Strozzi’de düzenlenen sergi, sanatçının resim, heykel, çizim ve el yazmalarından oluşan 140’tan fazla yapıtını bir araya getiriyor. Dünya çapında 70’ten fazla kurumdan ödünç alınan eserler, Fra Angelico’nun estetik sadeliğini ve teolojik derinliğini bütünlüklü bir çerçevede ele alıyor.

2. Ghosts: Visualizing the Supernatural – Kunstmuseum Basel
Kunstmuseum Basel’de 8 Mart 2026’ya kadar görülebilecek Ghosts: Visualizing the Supernatural, hayaletler ve doğaüstü imgeler üzerinden görsel kültürde “görünmeyen”in izini sürüyor. Son 250 yılı kapsayan ve 160’tan fazla eseri bir araya getiren sergi; Eugène Delacroix, Marcel Duchamp ve Max Ernst’ten Glenn Ligon ve Gillian Wearing’e uzanan geniş bir sanatçı yelpazesini bir araya getiriyor. Sergi, özellikle 19. yüzyılda bilim, spiritüalizm ve popüler kültürün kesişiminde şekillenen hayalet temsillerine odaklanıyor.

3. Radical Harmony: Neo-Impressionists – National Gallery, Londra
National Gallery’de 8 Şubat 2026’ya kadar görülebilecek Radical Harmony: Neo-Impressionists, Neo-Empresyonist sanatçıların algı, renk ve kompozisyon üzerine geliştirdiği yaklaşımları bir araya getiriyor. Sergi, Georges Seurat ve Paul Signac gibi Pointillist ustaların yanı sıra bugün daha az bilinen ancak dönem için belirleyici olmuş isimleri de görünür kılıyor. Bu sergi kapsamında da, Seurat’nın Le Chahut tablosu ise ilk kez Birleşik Krallık’ta izleyiciyle buluşuyor.
Seçki, modern sanat tarihinin önemli koleksiyonerlerinden Hélène Kröller-Müller’in bir araya getirdiği eserler üzerinden şekilleniyor. Van Gogh’u erken dönemde destekleyen Kröller-Müller’in koleksiyonu, Neo-Empresyonizm’in daha sonraki modernist yönelimlerle kurduğu ilişkiyi sakin ve doğrudan bir çerçevede izlemeye imkân tanıyor.

4. Gerhard Richter – Fondation Louis Vuitton, Paris
Fondation Louis Vuitton’ta 2 Mart 2026’ya kadar izlenebilecek Gerhard Richter sergisi, sanatçının altmış yılı aşan üretimini bir araya getiriyor. Foto-gerçekçi resimlerden soyut çalışmalara uzanan bu geniş seçki, Richter’in farklı dönemlerde benimsediği yaklaşımları yan yana görme imkânı sunuyor. Dieter Schwarz ve Nicholas Serota küratörlüğünde hazırlanan sergide 270 eser yer alıyor. Fondation Louis Vuitton koleksiyonunun yanı sıra çeşitli müze ve özel koleksiyonlardan gelen yapıtlar, Richter’in yıllar içinde nasıl yön değiştirdiğini, üslup ve yöntemle kurduğu mesafeyi sakin ve doğrudan bir biçimde izlemeye olanak tanıyor.

5. Michaelina Wautier – Kunsthistorisches Museum, Viyana
Kunsthistorisches Museum’da 22 Şubat 2026’ya kadar görülebilecek Michaelina Wautier sergisi, 17. yüzyıl Flaman Barok ressamının uzun yıllar erkek sanatçılara atfedilen ya da göz ardı edilen üretimini bir araya getiriyor. Özellikle tarih resimleriyle öne çıkan Wautier, döneminin kadın sanatçıları için çizilen sınırların ötesine geçen kompozisyonlar üretmişti. Serginin merkezinde yer alan The Triumph of Bacchus, sanatçının ustalığını ve kendine güvenen resim dilini açık biçimde gösteriyor. Serginin 2026’da Londra’daki Royal Academy’ye taşınması da planlanıyor.

6. Nan Goldin: This Will Not End Well – Pirelli HangarBicocca, Milano
Pirelli HangarBicocca’da 11 Ekim 2025’ten 15 Şubat 2026’ya kadar izlenebilecek Nan Goldin: This Will Not End Well, sanatçının sinema ve hareketli görüntü pratiğine odaklanıyor. Sergi, Goldin’in ikonik slayt gösterilerini mekâna özgü yerleştirmeler hâline getirirken, The Ballad of Sexual Dependency, Memory Lost ve The Other Side gibi temel yapıtları yeniden bir arada düşünme imkânı sunuyor. Hala Wardé’nin tasarladığı pavyonlar içinde sunulan bu işler, izleyiciyle daha yakın bir ilişki kurmayı hedefliyor. Sergi, Goldin’in yıllar boyunca şekillenen kişisel anlatısını; hafıza, arzu ve topluluk gibi temalar etrafında, doğrudan ve sakin bir dille izlemeye olanak tanıyor.

7. Christian Marclay: The Clock – Neue Nationalgalerie, Berlin
Christian Marclay’in 24 saatlik video yerleştirmesi The Clock, 29 Kasım 2025’ten 18 Ocak 2026’ya kadar Neue Nationalgalerie’de Berlin’de ilk kez izleyiciyle buluşuyor. Sinema tarihinden saat ve zaman imgelerini bir araya getiren bu uzun soluklu kolaj, gösterildiği şehirdeki gerçek zamanla eşzamanlı olarak işliyor. Farklı dönem ve türlerden film sahnelerini yan yana getiren çalışma, izleyiciyi zamanın akışı içinde dolaştırırken, sinemanın gündelik ritimlerle kurduğu ilişkiyi görünür kılıyor.

8. Jacques-Louis David – Louvre Müzesi, Paris
Jacques-Louis David, ölümünün 200. yılı dolayısıyla 26 Ocak 2026’ya kadar Louvre Müzesi’nde kapsamlı bir sergiyle anılıyor. Fransız Devrimi’nden Napolyon dönemine uzanan siyasal kırılmaları, sanatçının resimleri üzerinden takip etmeyi mümkün kılan sergi, David’in en bilinen yapıtlarını bir araya getiriyor. Marat’nın Ölümü ve Sokrates’in Ölümü gibi başyapıtların yanı sıra, uzun süredir Versailles’da bulunan Tenis Kortu Yemini eskizi de geçici olarak sergiye dâhil ediliyor. Seçki, David’in sanatıyla dönemin politik atmosferi arasındaki güçlü ilişkiyi görünür kılıyor.


